Quantcast
Channel: Girişim Haber - Trend / Yükselen Değer
Viewing all 209 articles
Browse latest View live

Tümleşik İletişim Pazarı 2020 Yılında 75,81 Milyar $'lık Hacme Ulaşacak!

$
0
0

Bağımsız araştırma kuruluşu Grand View’ın yaptığı araştırmaya göre, tümleşik iletişim çözümleri pazarı, 2020 yılında 75,81 milyar Dolar’a ulaşacak. “Global Unified Communication as a Service Market 2015-2019” raporunda ise tümleşik iletişim pazarının 2019’a kadar yüzde 27,5 büyüyeceği öngörülüyor.

Teknolojinin gelişimiyle birlikte iletişim de dönüşmeye başladı. Mesafeleri ortadan kaldıran ve her yeri toplantı odasına dönüştüren tümleşik iletişim çözümleri; sesi, görüntüyü, konferansları, durum bilgilerini, anlık ve sesli mesajlarla faksı, e-postaları ve mobiliteyi aynı potada birleştiriyor. Bu nedenle ölçek bağımsız her şirketin en çok tercih ettiği uygulamalar arasında yer alıyor. Çalışanlar ise ofis dışında veya sahada olsalar bile kendi aralarında, müşterilerle ve tedarikçilerle kolay bir şekilde iletişim kurup iş süreçlerini optimize edebiliyor.

Birlikte Çalışmak İçin Mesafelerin Önemi Yok

Seyahat ve konaklama maliyetlerini azaltan, ön yatırım ve işletme giderlerinden tasarruf edilmesini sağlayan tümleşik iletişim, farklı mekânlardaki çalışanların eş zamanlı görüşme ve çalışma yapabilmelerini mümkün kılıyor. Özellikle çok lokasyonlu, bölgelere yayılmış firmalar için önemli avantajlar sağlayan tümleşik iletişimle aynı odadaymışçasına aynı dosya üzerinde ve istenilen cihazla iletişim kurulabiliyor, istenilen dosya paylaşılıp üzerinde rahatlıkla çalışılabiliyor.

Yeni Nesil İletişimde Bütün Cihazlar Tek Ekranda

Yeni teknolojilere ihtiyaçları giderek artan kurumlar, iş verimliliği ve sürekliliği için yenilikçi BT altyapılarına yatırım yapıyor. İşletmeler, çeşitli tümleşik iletişim araçlarını iş kollarına entegre ederek, zenginleştirilmiş çalışma olanağı elde ediyorlar. Verimliliğin artırılması için vazgeçilmez konuma gelen tümleşik iletişim çözümleri, performans ve gelir artışı sağlamak için de yenilikler sunarken, kurumları ve çalışanların değişen iş koşullarına uyum sağlamasını da mümkün kılıyor. Kurumların ve bireylerin hayatını yakından etkileyen tümleşik iletişim pazarı her geçen yıl büyüme eğilimi gösteriyor. Bağımsız araştırma kuruluşu Grand View’ın yaptığı araştırmaya göre, tümleşik iletişim çözümleri pazarı, 2020 yılında 75,81 milyar Dolar’a ulaşacak. “Global Unified Communication as a Service Market 2015-2019” raporuna göre ise tümleşik iletişim pazarının 2019’a kadar yüzde 27,5 oranında büyümesi bekleniyor.

Seyahat Masraflarında Yüzde 30 Oranında Tasarruf

Üretkenliği artıran çözümlerin iş sürekliliği için vazgeçilmez tercihler arasında yer aldığını belirten Unify TürkiyeÜlke Müdürü Erda Tütüncüoğlu, gelecekte çalışma şekillerinin günümüze kıyasla çok farklı olacağına dikkat çekti: “Özellikle çok lokasyonlu şirketler, yatırımlarını sadece merkeze yaparak, iletişimde tasarruf ve kullanım kolaylığı elde etmeyi tercih ediyorlar. Bu tercih, azalan donanım ihtiyaçları ile birlikte, elektrik, soğutma ve sistem odası gibi gider kalemlerinde tasarrufu ve sahip olma maliyetini dikkat çekici oranda azaltıyor. İletişimin artık ses, chat, video gibi farklı kanallar kullanılarak gerçekleştirildiği günümüzde Circuit çözümümüz ile coğrafi bakımdan birbirine uzak ekiplerin yüksek seyahat masraflarını minimumda tutmalarına yardımcı oluyoruz. Aynı zamanda yüksek enerji tasarrufu sağladığı için karbon salımını da en alt seviyeye indiriyoruz. Toplantıların tümleşik iletişimin sağladığı konforla yapılması, seyahat masraflarında yüzde 30 oranında tasarrufu da beraberinde getiriyor.” dedi.

Masa Başı Çalışma Dönemi Sona Eriyor

Yenilikçi teknolojik dönüşüm eski alışkanlıkların geride bırakılmasını sağlıyor. Kurum kültüründeki değişim en çok çalışanların iş hayatında kendi cihazlarını kullanmak istemeleri ekseninde oluşuyor. BYOD (Bring Your Own Device-Kendi Cihazını Getir) eğilimi ile her yerden ve işletim sistemi bağımsız her cihazdan çalışabilmek, iletişim kurabilmek, bütün kurumların gerçeği haline gelmeye başlıyor. İnternet bağlantısı olan her yerden, akıllı cihazlarla, bilgisayarlarla çalışma eğilimi giderek ön plana çıkıyor.

İstenilen Cihazdan Çalışabilme Özgürlüğü Verimliliği %66 Oranında Artırıyor

Günümüzde hızlı ve kesintisiz iletişimin sağlanması, firmalar için çok önemli. Karmaşık ya da çağın gerisinde kalmış bir iletişim platformu, işlemleri yavaşlatarak iş kaybına yol açabiliyor. İletişim yazılım ve hizmetleri üreticisi Unify, sunduğu Circuit çözümü sayesinde, farklı networkleri, cihazları ve uygulamaları kullanımı kolay tek bir çatı altında birleştirip, iş birimlerinin zengin ve anlamlı bir iletişim deneyimi yaşamasını sağlıyor. WebRTC tabanlı Circuit, kullanıcıların bütün cihazlara tek bir ekrandan ulaşabildiği ilk platform. Circuit, kullanıcı deneyimine verilen hassasiyet göz önünde bulundurularak, iki yılı aşkın süreçte Y kuşağının da içinde olan 1.000’den fazla beta kullanıcısının geri beslemeleri dikkate alınarak tasarlandı. Unify’ın yaptığı araştırmaya göre, kullanıcı deneyimi ve alışkanlıklarında cihaz bağımsız sürekliliğinin sağlanması; çalışan verimliliğini %66, ekipler arası iletişimi %59, BT birimlerinin teknoloji yönetimini %53, veri giriş ve güvenliğini de %51 artıyor.

Haberimizi tümleşik iletişim pazarında faaliyet gösteren girişimcilerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


EGA Kapsamındaki Çevreci Ürünler İçin Gümrük Vergisi Oranı Sıfırlanıyor!

$
0
0

Türkiye’nin dâhil olacağı “Çevresel Ürünler Anlaşması" çerçevesinde oluşturulacak listeye; geri dönüştürülebilir özelliği kriterlerine uyum sağlayan ‘plastik’ürünler de dâhil ediliyor.

Plastiğin ‘çevreci’ olduğu AB ve Dünya Ticaret Örgütü’ne üye ülkelerce teyit edildi. Çevreci ürünlerin gümrük vergisiz ticaretine olanak sağlayacak“Çevresel Ürünler Anlaşması-EGA” kapsamına başta geri dönüşümlü olmak üzere birçok plastik ürünü alınacak.

"Çevresel ürün”; DTÖ, OECD ve diğer ilgili uluslararası kuruluşlar tarafından,

  • Üretim sürecinin ne kadar çevresel olduğuna bakılmaksızın bir nihai ürünün çevrenin korunmasını sağlaması,
  • Nihai ürünün fonksiyonuna bakılmaksızın bir ürünün üretim süreçlerinin çevreye zarar vermeyecek yöntemlere dayanması,
  • Karbon ve eşdeğeri emisyonları azaltması,
  • Enerji verimliliğini ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını kolaylaştırması. 

olarak tanımlanıyor.

Avrupa Birliği ve Dünya Ticaret Örgütü’ne üye ülkelerin 2014 yılında başlattığı; çevresel ürün ticaretine uluslararası serbestlik kazandıracak“Çevresel Ürünler Anlaşması-EGA” görüşmelerinde ülkeler hızla yol alıyor.

Avrupa Birliği ile birlikte; Amerika Birleşik Devletleri, Avusturalya, Kanada, Çin, Kosta Rika, Hong Kong, Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda, Norveç, Singapur, İsviçre ve Türkiye’nin dâhil olacağı anlaşma çerçevesinde oluşturulacak listeye; geri dönüştürülebilir özelliği ile anlaşma kriterlerine uyum sağlayan‘plastik’ ürünler de dâhil ediliyor.

PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Avrupa Birliği ve DTÖ üyesi ülkeler tarafından yürütülen EGA anlaşması çalışmalarında plastik geri dönüşüm ve atık malzemelerin vergisinin sıfırlanması yönünde bir öneri yer aldığını görüyoruz. Böylece sürekli dile getirdiğimiz; plastiğin geri dönüşüm özelliği sayesinde yüzyılımızın en çevreci maddesi olduğu tezimiz bu anlaşma ile bir kez daha doğrulanmış oldu.” dedi.

Çevreci Plastik Gümrüksüz İthal Edilebilecek

EGA anlaşmasının plastik sektörü ile birlikte ‘çevreci ürünlere’ sahip olan diğer birçok sektörü de yakından ilgilendirdiğini vurgulayan Yavuz Eroğlu,“Sektörlerimiz uluslararası ticaretlerini DTÖ kurallarına uygun olarak yapıyor. EGA anlaşması ile ilgili müzakerelerin tamamlanması elbette belli bir süreç alacak. Ancak gelinen nokta sektörümüz açısından oldukça önemli. Uzun yıllardır geri dönüşümlü hammaddenin ithalatı konusunda tereddütler söz konusuydu. Oysa anlaşma imzalandığında sektör temsilcilerimiz rahatlıkla anlaşmanın taraf ülkelerinden geri dönüşümlü hammadde ve çevreci plastik mamulleri gümrük vergisiz ithal edebilecek. Keza plastik sektörü olarak bu tür ürünlerimizi yine gümrüksüz olarak taraf ülkelere ihraç edebileceğiz. Böylece uluslararası ticaretimiz önemli bir ivme kazanacaktır. Gümrük vergisiz ticaretin gerçekleştirilebileceği yeni ürünler konusunda da Ekonomi Bakanlığımız ile birlikte çalışıyoruz. Plastikler bir bütün olarak karbon emisyonunu azaltan çevreci ürünler olması sebebi ile kapsam çok daha genişletilebilir. Türkiye için biyoteknolojinin önemi de düşünüldüğünde bu anlaşmaya taraf olmamız ve bu tür ürünlerin ticaretini liberalleştirmemiz de çok önemli. Süreçlerin hızla ilerleyerek anlaşmanın bir an önce uygulamaya konulması sektör olarak en büyük temennimiz” yorumlarında bulundu.

Dünya kaynaklı haberimizi geri dönüşüm sektöründe faaliyet gösteren girişimcilerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Araç Kiralama Deneyiminizi Değiştiren Yerli Girişim: Garajyeri!

$
0
0

Kişiden kişiye araç kiralama platformu Garajyeri, Türkiye’nin araç kiralama alışkanlıklarını değiştirmek için yola çıkmış. Airbnb modelini kişisel araçlara uygulayarak paylaşım ekonomisine katkı sağlamak isteyen Garajyeri, günün yüzde 95’inde boş duran kişisel araçların, ihtiyaç duyan kişiler tarafından kullanılmasının yolunu açıyor.

Garajyeri, araç sahiplerine ekstra gelir sağlarken, saatlik ve günlük, hatta uzun dönem araç kiralamak isteyenlere de ekonomik bir seçenek vadediyor. Anlık ihtiyaçlardan hareketle kullanıcıları için android ve ios mobil uygulamalarıyla lokasyon tabanlı bir çözüm sunuyor.

Garajyeri Hangi İhtiyaca Çözüm Sunuyor?

Türkiye’de araç sahiplerinin en sık dile getirdikleri sorunların başında, araç fiyatlarının ve yıllık araç masraflarının yüksekliği geliyor. Buna gün içinde araçların yüzde 95’inin boş durduğu gerçeğini de ekleyince, ortaya çıkan tablo oldukça yüklü bir maliyet üreten bir araç sahipliği durumunu ortaya koyuyor. Garajyeri, gün içinde kullanılmayan araçların kiralanmasını sağlayarak araç sahiplerinin maliyetlerini azaltmayı ve gelir elde edecekleri bir ağ oluşturmayı
hedefliyor.

Garajyeri’nin getirdiği yenilik, oldukça yorucu kağıt işleriyle özdeşleşen geleneksel rent-a-carşirketlerinden farklı olarak, kişilerin kendi araçlarını yalnızca günlük değil saatlik olarak da kiralamasını sağlaması. Araç kiralamak isteyenlerin daha uygun fiyatlı ve daha geniş bir ürün çeşitliliğiyle karşılaştığı platformdan kiralanan her araç sayesinde, trafikten tam 9 araç çekilmiş oluyor.

Garajyeri, İstanbul gibi trafik sorunuyla boğuşan bir kentte, araç sayısının artmasına karşı bir önlem olarak da öne çıkıyor. Mahalledeki araçları kiralayarak komşuluk ilişkilerini güçlendirmek de Garajyeri’nin sosyal hedefleri arasında.

Aracını kullanmaya vakit bulamayıp ayda 1500 TL gibi ek bir gelir yaratmak isteyen araç sahipleri ile özellikle de hafta içi servisle işine gittiği için yalnızca haftasonu kullanacağı bir araba satın almak istemeyen beyaz yakalı çalışanlar için harika bir fırsat olduğunu söylemeliyiz.

Peki Garajyeri Nasıl Çalışıyor?

10 yaşından genç olan araçlarının zorunlu trafik sigortasını yaptırmış olan araç sahipleri araçlarını sisteme kayıt edip TC kimlik numaralarını, cep telefonu numaralarını, IBAN numaralarını, e-posta adreslerini ve ruhsat bilgileri gibi temel verileri siteye giriyor. Verilen bilgilerin doğruluğunu geçerli sorgulama sistemleriyle kontrol eden Garajyeri, araç sahipleriyle iletişime geçiyor ve üyeliklerini onaylıyor. Araç kiralamak isteyenler de aynı şekilde bilgilerini vererek platforma üye oluyor ama ayrıca, ehliyet puanı yeterliliği ve Facebook ile giriş gibi bir takım ek zorunluluklar da var.

Platformdaki araçların saatlik veya günlük kira fiyatları araç sahipleri tarafından belirleniyor. Araç kiralamak isteyen kullanıcılar lokasyon ve tarih seçerek arama yapıyor ve gelen sonuçlar içinden, fiyat, model ve mesafe açısından en uygun olan araca istekte bulunuyorlar. Araç sahibi bu isteği onayladığında, kiracı Garajyeri üzerinden ödeme yapıyor ve gidip anahtarı elden teslim alıyor. Araç iade edilinceye kadar Garajyeri hesabında tutulan kira bedeli, aracın teslimiyle
birlikte araç sahibine aktarılıyor.

Çevrendeki Araçları Sahibinden Uygun Fiyatlara Kiralama Şansı!

Peki ya Araç Güvenliği?

Garajyeri, hem araç sahiplerinin hem de araç kiralamak isteyenlerin çok önemsediği araç güvenliği sorununu Doğa Sigorta ile çözüyor. Türkiye’de kişiden kişiye araç kiralama sigortası kavramını ilk kez ortaya koyan Garajyeri, Doğa Sigorta ortaklığıyla, kiralama süresince sigorta güvencesi altına almış.

Ayrıca kiralama boyunca araçlar sigortalamanın yanında 7×24 yol yardımı ve çekici hizmeti de sağlayan Garajyeri, aslında oldukça iddialı bir sistem sunuyor. Kendi geliştirdiği araç takip sistemiyle ek bir güvenlik katmanını devreye sokan platform, araç sayısı arttıkça kullanıcılar tarafından çokca talep alan bir sistem olmayı hedefliyor. Türkiye’nin ilk kişiden kişiye araç kiralama platformu Garajyeri.com’a ilk dört ayda binden fazla İstanbullu otomobil sahibi araçlarını kaydettirmiş olması, bu hedefin gerçekçiliğini gösteriyor.

Girişimin Potansiyeli Nedir?

TOKKDER rakamlarına göre 2012 yılında yılda 4 milyon gün günlük araç kiralama yapılmış. Pazar, yılda ortalama yüzde 15-20 civarı bir büyümeye sahip. Garajyeri’nin hedefi araç kiralama sektöründe, Türkiye’deki tüketicilerin online ortamdaki ilk tercihi olmak ve kısa sürede Orta Doğu ve Doğu Avrupa’ya doğru genişlemek. Garajyeri Girişimcileri, araç ihtiyacı duyan birinin ilk bakacağı yerin Garajyeri.com olacağı iddiasındalar.

2015 yılının ocak ayında Arda Aşkın, Güven Özyurt, Erman Çağıral ile Doğa Girişim tarafından yapılan yatırımla kurulan Garajyeri hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.garajyeri.com web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi paylaşım ekonomisine ilgi duyan, aracını kiralamak isteyen ve kısa süreli araç kiralama ihtiyacı olan okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Plastik Sektörü Made in Türkiye Etiketli Oyuncak İçin Düğmeye Bastı!

$
0
0

Plastik sektörü "Made in Türkiye" etiketli oyuncak için düğmeye bastı. T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, PAGEV’in düzenlediği“Oyuncak Çalıştayı”nda sektör temsilcileri ile bir araya geldi. Çalıştay da sektör tüm yönleri ile masaya yatırıldı.

Çocukların gelişimi ve eğitimi için vazgeçilmez olan oyuncaklar, kültürel değerlerin sürdürülebilirliğinde de önemli bir rol üstlenirken; yerli oyuncak üreticileri ithal oyuncaklarla rekabette zorlanıyor. Türkiye’de son 5 yılda toplam 1,9 milyar dolarlık oyuncak üretimi yapılırken; bu üretimin yaklaşık yüzde 25’ini oluşturan 493 milyon dolarlık kısmı ihraç edildi. Aynı dönemde ithalat 3,1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Son 5 yıllık oyuncak ithalatının yaklaşık yüzde 58’ini, ihracatın ise yüzde 29’luk bölümünü plastik oyuncaklar oluşturdu. İthalattaki bu yükseliş PAGEV ve oyuncak sektörünü harekete geçirdi. Oyuncak sektörünün tekrar ayağa kalkması ve yerli üretimin artması hedefiyle güçlerini birleştirdiler. Sektörün bu yöndeki çalışmalarına destek veren T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, PAGEV’in düzenlediği“Oyuncak Çalıştayı”nda sektör temsilcileri ile bir araya geldi.

Yerli oyuncak endüstrisinin korunması için çalışmalara başlayan PAGEV (Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı)’in ev sahipliğinde, oyuncak sektörünün en büyük 25 firması, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ile İstanbul’da düzenlenen “Oyuncak Çalıştayı”nda buluştu. Çalıştayda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın önümüzdeki üç yıllık “Türkiye Sanayi Stratejisi Eylem Planı”na ilave ettiği yerli oyuncak sektörünün; sorunları, talepleri, sektörün ilerlemesi ve gelişimi için çözüm önerileri masaya yatırıldı.

Türkiye’nin Oyuncağı Çin’den

Bugün Türkiye’de yaklaşık 800 milyon ila 1 milyar liralık bir oyuncak pazarı mevcut. Ancak ithalatın ve dolayısıyla cari açığın hızla arttığı yerli oyuncak sektöründe, üretim her geçen gün biraz daha yok oluyor. Türkiye’de son beş yıl içerisinde toplam 1,9 milyar dolarlık oyuncak üretildi ve bunun da yaklaşık yüzde 25’ini oluşturan 493 milyon doları ihraç edildi. Söz konusu dönemde ithalat rakamı 3 milyar 154 milyon dolar oldu. Toplam ithalatın yüzde 92’si ise Çin’den gerçekleşti.

Plastik Sanayisi, Oyuncak Sektöründen Aldığı Payı Artırmayı Hedefliyor

Türkiye’de son 5 yıl içerisinde toplam 564 milyon dolarlık plastik oyuncak üretimi yapıldı. Üretimin yaklaşık yüzde 25’i olan 141 milyon dolarlık kısmı ihraç edilirken; plastikler toplam oyuncak sektörü ihracatının yüzde 29’luk bölümünü üstlendi. Aynı dönemde 1 milyar 831 milyon dolarlık plastik oyuncak ithalatı yapılırken; plastiklerin toplam oyuncak ithalatından aldığı pay ise yüzde 58 oldu.

Geçtiğimiz yıl Türkiye’de üretilen plastik oyuncaklar 136 ülkeye ihraç edildi. Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 10 ülke; Türkmenistan, Irak, Fransa, Rusya, İspanya, Yunanistan, İran, Fas ve Romanya olarak sıralandı. Türk plastik sektörünün toplam ihracatı içinde, oyuncağın payı çok küçük olsa da oyuncak sektörü genelinde plastikler önemli bir rol üstleniyor. Ayrıca yüksek katma değer içeren oyuncaklar, plastik sanayisinin üretim ve ihracatında büyük bir potansiyel barındırıyor.

Oyuncak Sektörü Teşvik ve Desteklerle Tekrar Harekete Geçmeyi Bekliyor

Çalıştaya katılan sektör temsilcileri, yerli ürün yatırımların desteklenmesi ve yenilenme, büyütme ve modernizasyon yatırımlarında teşviklerin arttırılması gerektiğini dile getirdi. İç piyasadaki ithal oyuncakların sağlıklı ve güvenilir olabilmesi için en önemli şart olarak sıkı bir denetim mekanizmasının kurulması istendi. Ayrıca sektör, yerli üretimin korunması amacıyla özellikle ithalata karşı ilave vergi düzenlemeleri ile tasarım desteği talep ederken; kamuoyunun yerli ürünler konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Sektör temsilcileri özgün yerli oyuncakların yanı sıra Türkiye’de lisanslı katma değerli ürünler üretilebileceğini ancak üreticilerin bu konuda özendirilmesi gerektiğinin önemini vurguladı.

Çalıştayın açılışında konuşan ve Türkiye’de oyuncak sektörünü anlatan bir sunum yapan PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu“Türk oyuncak sektörünün korunması ve tekrar canlanması için plastik sektörü olarak desteklerimize devam ediyoruz. Yerli oyuncak üretiminin gelişimi açısından önerilerimizi geçtiğimiz yılın sonlarında Bakanlığımızla paylaşmış ve kendilerinden yatırımları hızlandıracak destek sözünü almıştık. Bu doğrultuda bizim için en önemli gelişme Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Fikri Işık’ın oyuncak sektörünü önümüzdeki üç yıllık ‘Türkiye Sanayi Stratejisi Eylem Planı’na alması oldu. Kendilerine ve tüm Bakanlığımıza bu vesile ile destekleri için teşekkür ediyoruz. Plan kapsamında ‘Oyuncak İhtisas OSB’ kurulması hedefleniyor. Bu gelişme yerli oyuncak sanayisinin gelişmesi ve markalaşması adına atılacak büyük bir adım. Oyuncak sektörünün büyük bir bölümünü üstlenen plastik sektörü olarak bu süreci yakından takip ediyoruz ve bu doğrultuda üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye hazırız” dedi.

Eroğlu, “Ancak tek başına OSB’ler yerli oyuncak üretiminin canlanması konusunda yeterli olmayabilir. Özellikle Çin’den ithalat korkutucu boyutlara ulaşmış durumda. Çin menşeli ithal oyuncakların tamamı zararlı denemez belki ancak aileler bu oyuncaklara karşı daha dikkatli olmalı. Oyuncak sektöründe ithalat egemenliğinin önlenmesi için öncelikle ithal ürünlere gümrüklerde alınan denetim ve koruma önlemelerinin daha da sıkı hale getirilmesi gerekiyor. İç piyasada da yerli oyuncak tercihi için yerli ürünlere uygulanan KDV oranı yüzde 8’e çekilmesi gerektiğini düşüyoruz. Ayrıca uluslararası piyasalarda Türk malı oyuncakların etkinliğinin artırılması için üreticilere kreatif tasarım konusunda destek verilmeli” diyerek devam etti.

Yavuz Eroğlu “Türkiye’nin de her yıl kutlanan bir Milli Oyuncak Günü olsun”

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte katıldığı Çin gezisi sırasında oyuncak sektörü ile ilgili edindiği bilgilere değinen Yavuz Eroğlu, “Çin’de her yıl 1 Haziran Oyuncak Günü olarak kutlanıyor ve bu tarihte en çok oyuncak satıldığı gün oluyor. Böylesine güzel bir uygulamanın benzerinin Türkiye’de hayata geçirilmesinin yerli oyuncak sektörünün gelişimi adına oldukça yararlı olacağını düşünüyoruz. Bu doğrultuda 23 Nisan veya başka bir özel günün “Milli Oyuncak Bayramı” olarak ilan edilmesini diliyoruz. Böyle bir bayramla çocuklarımıza yerli oyuncak alınmasını teşvik ederken, aynı zamanda temel etik ve kültürel birikimlerimizi de aktarabiliriz. Yarattığımız yerli karakter oyuncaklarla değerlerimizi tüm dünyaya da yaymış oluruz. Böylece hem iç piyasamız gelişir hem de ihracat pazarlarında alternatif oluşturarak rekabet gücü elde ederiz” diyerek sözlerine son verdi.

T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, “Oyuncak sektörü yalnızca imalat sanayi açısından değil, Türkiye’nin ekonomik ve kültürel açısından da önemli bir yere sahip. Oyuncaklar çocuklarımıxın hem fiziksel hem zihinsel gelişimi açısından büyük önem taşıyor. Ülkemizde şuan 0-14 yaş grubunu oluşturan 19 milyon çocuğun olduğunu göz önünde bulundurursak sektörün potansiyiline de daha net görürürüz. Çocuk sayısı her geçen yıl daha da artıyor. Ülkemizde eskiden oyuncağa ayrılan rakam çocuk başına 20-25 dolarken bu rakam son 5 yılda ciddi oranda arttı. Önümüzdeki 5 yılda ise iki katına çıkmasına bekliyoruz. Oyuncak pazarı Türkiye’de çok hızlı büyeyen ve gelişen bir sektör, Türkiye ekonomisindeki, payı da her geçen gün artıyor.  Ancak ülkemizde şuan üretici firmalarımız bir yandan üretim yapmaya çalışırken, bir yandan da ithalatla savaşıyor” dedi.

2014 yılında dünyada toplam ticaret hacminin 135 milyar dolar civarında gerçekleştiğini belirten Fikri Işık,“2013 yılı verilerimize göre oyun ve oyuncak imalatı ülkemizde 426 milyar liralık ticaret hacmine sahip. Oyuncak sektörümüzün faaliyet karlılığı ise yüzde 9,2. Bu imalat sanayinin ortalamasının yaklaşık bir buçuk kat üzerinde. Ayrıca sektörde 3 bine yakın istihdam oluştuğunu görüyoruz. Ancak bizler bu karlılık ve istihdamı yeterli görmüyoruz ve yeni yatırım stratejileri ile destekleyerek daha da ileriye götürmeyi hedefliyoruz. Bildiğiniz gibi üç yıllık ‘Türkiye Sanayi Stratejisi Eylem Planı’na aldık ve önümüzdeki yıl plan kapsamında ‘Oyuncak İhtisas OSB’ kurmayı planlıyoruz. Ayrıca sektörde önemli bir yer tutan tasarım içinde teşvik planlarımız var. Tasarım ofislerini Ar-Ge merkezleri gibi desteklemeyi hedefliyoruz. Bünyesinde tasarım merkezi bulunmayan firmalarda profesyonel tasarım ofislerinden aldıkları yardımı da vergiden düşerek destek olcağız” diyerek sözlerine son verdi.

Haberimizi oyuncak sektöründe faaliyet gösteren girişimcilerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Nesnelerin İnterneti İş Modellerini Değiştirip Yeni Fırsatlar Doğuracak!

$
0
0

Nesnelerin İnterneti (IoT) iş yapış modellerinin değişerek yeni fırsatlar doğuracak. Araştırma şirketlerinin tahminlerine göre, dijital evrendeki toplam veri miktarı 10 kat artarak, 2013 yılında 4,4 trilyon gigabaytken2020 yılında 44 trilyon gigabayta ulaşacak. Bu artışın temelinde ise Nesnelerin İnterneti kavramının yer alması bekleniyor.

Veri miktarının hızla artmasının en önemli tetikleyicilerinden birisi olması beklenen Nesnelerin İnterneti (IoT) yeni iş fırsatları yaratmanın yanı sıra BT altyapılarının da değişimini zorunlu kılıyor.

EMC, Nesnelerin İnterneti (IoT) iş yapış modellerinin değişerek yeni fırsatlar doğuracağını açıkladı. Araştırma şirketlerinin tahminlerine göre, dijital evrendeki toplam veri miktarı 10 kat artarak, 2013 yılında 4,4 trilyon gigabaytken 2020 yılında 44 trilyon gigabayta ulaşacak. Bu artışın temelinde ise Nesnelerin İnterneti kavramının yer alması bekleniyor.

Önümüzdeki beş yıl içerisinde sensörlerin trilyonlara ulaşması ve akıllı sistemlerle birlikte çalışarak milyonlarca uygulama aracılığıyla verilerin işlenmesiyle devasa kaynaklar oluşacak. Bulut bilişim temelli bu dünyada bağlantıda olmak büyük önem kazanarak yaşamın daha da içinde olacak.

Örneğin işe geç kaldığınız bir gün otomobilinizi bıraktığınız garajın kapısını kapamadınız. Bununla ilgili hemen bir uyarı ya otomobilinize ya da akıllı telefonunuza düşüyor ve uzaktan erişimle kapıyı kapatabileceksiniz. Bu sırada akıllı saatiniz trafikte çok vakit geçirdiğinizi hatırlatarak daha aktif olmanız gerektiği uyarısında bulunacak. Uzaktan erişim ve yönetim imkanı öyle yaygın bir hale gelecek ki arkasında bulut bilişim, IoT ya da herhangi bir teknolojik yöntem bulunup bulunmadığı sorgulanmayacak.

Yazılım ve donanım üreticisi olmanın ötesinde bir çözüm sağlayıcısı olan EMC, verinin artışıyla BT departmanlarının rolünün değiştiğine inanıyor. Ayrıca bilgi neslinin de etkisiyle uzun süreli geleneksel BT yatırımları yerini daha modern hizmetlere bırakıyor. IoT de gelecekte BT departmanlarının gelişmesine katkı sağlıyor.

Sensörler ve Uygulamalar ile Yepyeni Süreçler Hayatımıza Giriyor

Peki, Nesnelerin İnterneti nasıl bir değer haline dönüştürülebilir? Şimdiden ortaya çıkan somut örneklerden bazıları şu şekilde:

  • Bir servis sağlayıcı, orta ölçekteki bir perakende müşterisine gerçek zamanlı analitikler sunarak mağazalarında tüketicilere özel hedefli kampanyalar düzenleyebiliyor,
  • Bir otomobil sigorta şirketi araç sensörleriyle ve navigasyon sistemiyle kullanıcının davranışlarını izleyerek ve analiz ederek ileride ödemesi gereken primleri hesaplayabiliyor,
  • Sosyal fayda sağlamak üzere faaliyet gösteren bir kuruluş elektrik santrali ve şebekedeki verileri sensörler aracılığıyla takip ve analiz eden uygulama ile enerji giderlerini yönetebiliyor ve optimize edebiliyor

EMC, tüm bu dönüşüm sürecinde müşterilerine yardımcı olmakla birlikte, IoT ile doğacak yeni iş modelleri için geleneksel BT altyapılarının ötesine geçilmesi gerektiği vizyonunu paylaşıyor. IoT sonucunda ortaya çıkan yaratıcılık ve analitik veriler gelirlerin artmasına doğrudan katkı sağlıyor.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Deloitte, Elektrik Enerjisi Sektörünün Geleceğini Değerlendirdi!

$
0
0

Deloitte’un‘2015 Küresel Elektrik Enerjisi Sektörünün Geleceği’ raporuna göre elektrik enerjisi sektöründe talep giderek artıyor, regülasyonlar sıkılaşıyor ve sektör oyuncuları eşi benzeri görülmemiş zorluklarla karşılaşıyor. Elektrik üreticilerinin ise maliyetleri azaltmaya, akıllı şebekelere geçmeye, iş modellerini gözden geçirmeye, müşteriye ve yeni yeteneklerin yönetimine odaklanmaya ihtiyacı var.

Denetim, vergi, kurumsal finansman, kurumsal risk ve yönetim danışmanlığı hizmetlerinde dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan Deloitte, ‘2015 Küresel Elektrik Enerjisi Sektörünün Geleceği’ başlıklı raporunu yayımladı. Küresel elektrik enerjisi üretim sektörünü değerlendiren rapor, bu sektörün aktörlerine kilit noktaları ve geleceğe ilişkin trendleri aktarıyor.

Her ne kadar küresel elektrik enerjisi sektörünün geleceği konusunda kabul edilmiş tek bir vizyon olmasa da, sektörün değişimin eşiğinde olduğu su götürmeyen bir gerçek. Deloitte raporuna göre elektrik enerjisi alanında faaliyet gösteren kurumlar fiyat indirimleri, hizmet kalitesinin artırılması, yeni ürün ve hizmetler için gelen talep, çevrenin korunmasına daha yüksek önem verilmesi, geleneksel iş yapış biçimini değiştiren teknolojik gelişmeler gibi etkenlerle değişen ortama ayak uydurabilmek için yönetim modelini değiştirmeli.

Türkiye’de Dağıtık Üretim ve Yenilenebilir İlgi Çekiyor

Deloitte Türkiye Enerji ve Doğal Kaynaklar Lideri Uygar Yörük konuyla ilgili olarak şunları kaydetti: “Raporda yer verilen global trendlerin Türkiye’de de yansımalarını gözlemliyoruz. Örneğin yenilenebilir enerji, ülkemizde de ulusal stratejilerin önemli bir parçası haline gelmiş durumda. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2015-2019 Stratejik Planı yenilenebilir enerji için iddialı hedefler içerirken 2014 yılında açıklanan Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı ile yenilenebilir enerji hedeflerine yönelik bir yol haritası ortaya konmuş durumda. Söz konusu hedeflerin hayata geçebilmesinin çok kolay olmadığının, bu doğrultuda başta kamu olmak üzere STK’lar, yatırımcılar, finans kurumları ve diğer kritik paydaşlara önemli görevler düşüyor.

Avrupa’ya paralel olarak Türkiye’de de dağıtık üretimin giderek daha fazla ilgi çektiğini ve yaygınlaştığını gözlemliyoruz. Özellikle lisanssız dediğimiz dağıtık üretimin yaygınlaşması ile Türkiye’de hızlı diyebileceğimiz bir sürede proje geliştiren, söz konusu projelerin mühendisliğini yapan, ekipmanlarını ve yardımcı bileşenlerini üreten, kurulumlarını gerçekleştiren bir yenilenebilir enerji sektörü oluşmuş durumda. Sektör, konusunda uzmanlaşmış kişiler ile şimdiden endüstriyel gelişim ve istihdama da katkı sağlıyor. Kesintili üretim yapan rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilirlerin ülkenin üretim portföyündeki ağırlığının artması ancak şebekenin bu artışı desteklemesi ile mümkün oluyor. Ülkemizde de yatırımcının giderek artan rüzgâr ve güneş yatırımı iştahı, şebekede iyileştirmeye yönelik inisiyatiflerin artmasına yol açıyor. Söz konusu inisiyatiflerin önemli bir bileşeni olan akıllı şebekeler konusunda da gerek kavramsal altyapısına yönelik çalışmalar, gerekse pilot uygulamalar ile mesafe kat ediliyor.”

Rapora göre elektrik enerjisi sektöründe yer alan kurumlar için önümüzdeki dönem trendleri şöyle:

  • Üretim portföyü optimizasyonu: Fiyatlarda görülen dalgalanma ve sürekli değişen çevresel etkenler sebebiyle kurumların, bu gibi değişkenlerden etkilenmeyi minimuma indirmek için daha ‘esnek’ stratejiler geliştirmesi faydalı olabilir.
  • Akıllı şebekelerden avantaj elde etmek: Akıllı şebekelerde, bilgi teknolojilerinin etkin kullanımı gerçek zamanlı altyapı yönetimini destekliyor; güvenirliğini, ulaşılabilirliğini ve etkinliğini artırıyor.
  • Yenilenebilir enerjiye dayalı dağıtık üretimi desteklemek: Özellikle akıllı şebekeler ve yenilenebilir teknolojilerin geliştirilmesi ve daha düşük maliyetler ile yenilenebilir enerji kapasitesinin kurulabilmesi, dağıtık üretimin daha uygun fiyatlı olmasının yolunu açıyor.
  • Müşteri bağlılığının dönüşümü: Müşteri beklentilerinin artması, tüketicilerin online dünyada varlıklarını artırması ve dağıtık üretimin ivme kazanması, enerji sektörünün müşteri odaklı olmayan yapısını değişmeye itiyor. Özellikle ayrıntılı tüketim bilgisi, şeffaf ve doğru fatura bilgisi alamayan tüketicilerin, alternatif bir enerji sağlayıcı kuruma geçme özgürlüğüne sahip olması söz konusu. Gelişmiş ülkelerdeki tüketicinin sosyal ağlara yüksek erişimi ile memnun kalmadığı durumda alternatif firmalara yönelebilmesi müşteri bağlılığı yaratmayı zorlaştırırken; gelişmekte olan ülkelerde artan teknoloji kullanımı, müşteri ilişkileri dinamiklerini değiştiriyor. Bu çerçevede enerji sağlayıcı kurumların, müşterinin değişen ihtiyaçlarını anlayan çözümler geliştirmesi gerekiyor.
  • Verimliliği artırma ve maliyeti azaltmak: Elektrik fiyatı, bir ülkenin rekabetçi avantajını ve vatandaşın refahını belirleyen temel etkenler arasında yer alıyor. Fiyat indiriminin gerçekleştirilebilmesi için ise kurumların süreçlerinde verimliliği ve etkinliği artırması gerekiyor. Bu ise, verimsiz işleri bertaraf etme, hiyerarşiyi ortadan kaldırarak organizasyonları yalınlaştırma, akıllı şebeke uygulamalarını artırma, etkin müşteri hizmetleri ile müşteri odaklı bir iş kültürü inşa etme gibi yollarla mümkün…
  • Regülasyonları değere çevirmek: Dünyanın birçok bölgesinde enerji sektörüne ilişkin regülasyonlar, genelde çevre, hizmet kalitesi ve tedarik süreçlerine odaklanıyor. Düzenleyici yapı geliştikçe, elektrik üretiminin karlılığı da değişiyor. Belirsizlikleri giderebilmek için, rasyonel ve öngörülebilir bir düzenleyici yapı sağlamak gerekiyor. Bu değişimlere ayak uydurmak isteyen enerji şirketlerinin, düzenleyici değişikliklerini öngörebilmesi ve iş modellerini değişikliklere göre uyarlayarak rekabet avantajı sağlamaları gerekiyor.
  • ‘Uluslararası’laşma: Ulusal pazardan uluslararası pazara geçiş yapan şirketlerin çoğu Avrupa Bölgesi’nden… Zira bu ülkelerdeki piyasalar olgun ve düşük büyüme oranlarına sahip. Kimi şirketlerin nakit akışını sürdürülebilir kılması için ise, rekabet avantajına sahip olacakları uluslararası piyasalara açılması gerekiyor.
  • Yeni yönetim modelleri ve yetkinlikler: Elektrik sektörünün geleceğe ilişkin pek çok öngörüsü, teknolojik inovasyonun dönüşüm yaratma potansiyeline dayanıyor. Kamu teşvikleri, tüketici talepleri, daha etkin bir varlık yönetimi ihtiyacı gibi faktörler, pek çok kurumu –bazı bölgelerde ekonomideki düşük büyüme oranları köklü bir değişim yapılmasına engel olmasına rağmen- yeni modeller geliştirmeye itiyor.
  • Yetenek yönetimini geliştirme: Sektördeki değişime paralel olarak sektör oyuncuları, bu değişimi yönetecek yeni yeteneklere gereksinim duyacak. Yaşlanan iş gücü ve giderek artan yetkinlik açığı hali hazırda devam eden operasyonları tehlike altına almaya başladı. Enerji firmaları daha karmaşık, veriye dayalı ve akıllı teknolojileri benimsedikçe, kurumlar analitik, yönetsel ve ticari yetkinliklere sahip profesyonellerin istihdamına odaklanacak. Tüm bu değişimler firmaların yasal düzenleyicilerle işbirlikleri yapan, müşteri odaklı düşünen, hizmetlerde inovasyona odaklanan yeni bir kültür benimsemelerini gerekecek.

Deloitte hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www2.deloitte.com web dresini ziyaret edebilir, ‘2015 Küresel Elektrik Enerjisi Sektörünün Geleceği’ raporunun tamamına ise buradan ulaşabilirsiniz.

Haberimizi elektrik enerjisi sektöründe faaliyet gösteren girişimcilerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Türkiye'de Mobil Bankacılık 3 Yılda Tam 25 Kat Büyüdü!

$
0
0

Mobil bankacılık 2011-2014 yılları aralığında 19 kat büyüdü. Mart 2015 itibarıyla yıllık bazda ise büyüme 25 kata ulaştı. TBB verilerine göre 2011 yılında 11.2 milyar lira olan mobil bankacılık işlem hacmi 2014 sonunda 218.2 milyar liraya, Mart 2015 yıllık bazda da 277.2 milyar lirayaçıktı.

Bankacılar, mobil kullanımının yakın gelecekte interneti geçeceğini düşünüyor. Akıllı telefonlarla başlayan devrim saat ve gözlükle başlayan giyilebilir teknolojilere kayıyor. Bankalar yeni yatırımlarını ‘ekran’ olan her yere ‘arabanızdan televizyonunuza’ hizmetlerini taşımak için yapıyorlar. TBB verilerine göre, 2011 ile 2015 Mart yıllık verileri karşılaştırıldığında internet bankacılığını kullanan müşteri sayısı yüzde 78 artarken mobil bankacılığı kullananlar 18 kat büyüdü. Bugün aktif olarak 8.1 milyon kişi mobil bankacılık, 15.3 milyon kişi de internet bankacılığını kullanıyor.

Dünya’ya dijital bankacılık hizmetlerini anlatan 10 büyük bankanın genel müdür yardımcısı yapılan işlemler ve kullanım alışkanlığı açısından internetin artık klasik banka şubesi konumuna gelmeye başladığını buna karşılık mobilin eski internet şubesi kanalı haline geldiğini söylüyor. Bankacılar, yeni neslin interneti atlayarak doğrudan mobil bankacılığa giriş yüptığını vurgularken ‘Y’ kuşağı hepsini teknolojiye uyum konusunda istim üzerinde tutuyor. Bankalar, mobili büyütürken basitlik ve kullanıcı dostu olmaya çalışıyor. Yeni yatırımlarda ise saat ve gözlükle başlayan giyilebilir teknoloji adı verilen yeni alanları da ihmal etmezken hedefleri bankacılığı hayatınızda her ekrana taşımak. Bunun içinde yeni model arabalara ve televizyonlara göz kırpıyorlar.

'25 Yaş Altı Gençler Akıllı Telefonlarla Uyuyor'

Akbank Direkt Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Orkun Oğuz: "Teknolojik gelişmeler yeni nesli çok fazla etkiliyor. 25 yaşın altındaki gençlerin %81’i akıllı telefonuyla birlikte uyuyor. Gençlerin %97’si mesajlarını kontrol etmek için tuvalette bile akıllı telefon kullanıyor.. Akıllı telefon ile büyüyen çocuklarımız, artık bir yeri işaret ederken veya kapı zili çalarken bile başparmağını kullanıyorlar. Bu da gündelik teknolojinin hayatımızda ne kadar büyük bir yer kapladığının ve gelecek nesillerde de devam edeceğinin en büyük göstergesi. Akbank Direkt Mobil’e yeni kazandığımız müşterileri incelediğimizde, her 4 müşterimizden birinin hiç internet bankacılığı kullanmadan mobil kullanmaya başladığını görüyoruz. Müşterilerimizin %40’ı ise internet bankacılığı yerine; sadece mobil bankacılığı kullanmayı tercih ediyor. Bugün bankamızda yapılan tüm işlemlerin %91’i internet ve mobil gibi Direkt Bankacılık Kanalları üzerinden gerçekleşiyor. Direkt bankacılık kanalları içerisinde bugün internet kullananların sayısı daha fazla olsa da; 2015 yılında mobil kullanımının interneti geçmesini bekliyoruz. Direkt Bankacılık kanallarımızda müşterilerimiz 7 gün 24 saat özgürce işlem yapabiliyor.

Giyilebilir teknolojiye yatırımlarımıza devam ediyoruz. Müşterilerimizin en çok kullandıkları işlemleri onların en rahat yapabileceği şekilde Apple Wath’a taşıdık."

Mobili ‘Ekran Olan Her Yere’ Taşıyacak

Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Didem Dinçer Başer: "Artık devir mobilin devri. En önemli hedeflerimizden biri, önümüzdeki dönemde mobil bankacılığın sadece telefonlarda değil, kullanıcı hareket halindeyken ekran olan her yerde hayatında olmasını sağlamak. Kullanıcılar araba kullanırken, evde televizyon izlerken ya da yolda yürürken saatlerine bakarak mobil bankacılık uygulamalarıyla etkileşim halinde olabilecekler. Kullanıcıların finansal ve diğer tüm servislerden giyilebilir teknolojiler üzerinden faydalanacağını bildiğimiz için mobil deneyimi yeni noktalara taşıyan bu ürünler özelinde de çalışıyoruz. Samsung Galaxy Gear II ve Sony SmartWacth 2 gibi akıllı saatler ve Google Glass içinde iGaranti uygulamamızla yer alıyoruz. Garanti Bankası’nda İnternet Şubesi ve Cep Şubesi sayesinde işlemlerini gerçekleştiren ve dijital müşteri olarak tanımladığımız sayı 3.5 milyon. Bankamızdaki tüm finansal işlemlerin %87’si dijital kanallarımızdan gerçekleşiyor; bu rakam 2000’li yılların başında %40’lardaydı. Nakit hariç işlemler olarak baktığımızda ise şu an bu oran %91’i aşıyor. Garanti İnternet Şubesi’nde bugün, 500’den fazla işlem tipiyle piyasadaki liderliğimizi sürdürüyoruz. Garanti Bankası olarak toplamda 2 milyona yakın mobil müşterimiz var. 9 farklı platforma özel geliştirdiğimiz 12 uygulamamız içerisinde Cep Şubesi, mobilin ana lokomotifi olarak konumlanıyor."

'Yeni Dönem Bankacılığına Odaklandık'

ING Bank Genel Müdür Yardımcısı Barbaros Uygun: "ING Bank olarak “yeni dönem bankacılığı”na odaklandık. Dijital kanalları şubelere alternatif görmekten ziyade, onlarla entegre çalışacak hizmet noktaları olarak konumlandırıyoruz. Bunun sonucu olarak da, müşterilerin standart işlemleri şubeye gelmeden halledebilecekleri ve herhangi bir kanalda başlattıkları işlemi bir başka bir dijital kanalda veya şubede tamamlayabilecekleri bir dünya yaratmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda, Türkiye’de bir ilke imza attık ve “her cihaza uyumlu bankacılık” anlayışını getirerek ING Internet Şubemizi cihaz bağımsız olarak yeniledik."

'Aktif Müşteri Sayısı 5 Yılda Yüzde 200 Arttı'

Finansbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Kürşad Demirkol: "Bugün artık birinci kanalımız mobil haline geldi. Bir ürün geliştireceksek ‘mobil kanal üzerinde geliştirelim’ diyoruz. Smart watch gibi yeni teknolojiler çıktığında bunları ‘nasıl mobile adapte edebiliriz?’ diye düşünüyoruz. Akıllı telefon uygulamalarının kendi çıkarttığı bildirimler bizim çok sık kullanmak istediğimiz kanallardan biri haline geldi. Şimdi mobil bankacılık kanalı üzerinden bildirimler ileteceğimiz bir alt yapı kurduk. Apple Watch uygulamamız çok yakında tamamlanıyor. Dijital bankacılık olarak aktif müşteri sayımız son 5 yılda yüzde 200’ün üzerinde arttı. 4.8 milyon olan bireysel müşterilerimizin yüzde 27’sinin internet veya mobil bankacılık kanallarımızı kullandığını görüyoruz. Tüm işlemlerimizin ise yüzde 67’sini Direkt Bankacılık kanalları ile gerçekleştiriyoruz. Bu oranın önümüzdeki 4-5 yılda yüzde 80 seviyesine ulaşmasını bekliyoruz."

Şeker Widget'ı Devreye Aldı

Şekerbank Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Ertürk: "Mobil bankacılıkta son olarak hizmete aldığımız Şeker Widget uygulaması ile müşterilerimizin bilgiye erişimini hızlandırıyoruz. Müşterilerimizin %50’sinden fazlası en az bir dijital kanalı kullanıyor. Sadece dijital kanallardan hizmet almayı tercih eden müşterilerimizin oranı ise dijital kanal kullanım deneyimi olan müşterilerin %10’u civarında seyrediyor. 2014’ün başından bugüne Şekerbank internet şubesini kullanan müşterilerimizin sayısı yaklaşık %20, Şeker Mobil Şube kullanan müşterilerimizin sayısı da %100’ün üzerinde artış kaydetti."

Dijital, Giyilebilir Teknolojilere Kayacak

İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran: "Bankamatikle başlayan dijital bankacılık yolculuğumuz internet şube ve sonrasında da mobil bankacılık uygulamamız İşCep ile devam etti. 2009 yılında %61,2 olarak gerçekleşen dijital bankacılık kullanım oranımız 2014 yıl sonunda %80,7 seviyesine ulaştı. 2015 ikinci çeyrekte ise %82’ye çıktı. Yakın gelecekte dijital bankacılığın giyilebilir teknolojilere kayacağı bir döneme tanık olacağız. Akıllı saatler ve akıllı gözlüklere özel bankacılık uygulamalarıyla daha fazla karşı karşıya kalacağız. Müşteri segment tanımlamalarından birebir müşteriyi tanıyan altyapı teknolojileriyle kişiye özel hizmet veren bir dönüşüm geçireceğiz. Müşterinin ayak izlerini takip ettiğimiz, ihtiyacı olduğu anda yanında olduğumuz bir hizmet yapısına evrileceğiz. Kısa süre önce İşCep Apple Watch uygulamamızın geliştirmesini tamamladık, Apple Watch’ların Türkiye’de satışa sunulmasıyla uygulamamız da kullanıma sunulacak."

'Türk Bankaları Dijitalde Avrupa İle Yarışıyor'

Yapı Kredi Alternatif Dağıtım Kanalları Genel Müdür Yardımcısı Yakup Doğan: "Özellikle Alternatif Dağıtım Kanalları, kart ve ödeme sistemleri açısından Türk bankaları gelişmiş pazar sayılabilecek pek çok ülkenin ötesinde bir seviyede. Yapı Kredi olarak biz de müşterilerimizin hayatlarını kolaylaştırmak için hem internet, hem mobil platformlarımızı geliştirmeye devam ediyor, bu alanda sektörde pek çok ilke imza atıyoruz. Banka olarak iPhone, iPad, Android, Android Tablet, Blackberry ve Windows Phone 8, Apple Watch cihazlarının kullanım alışkanlıklarına uygun mobil bankacılık uygulamalarımızın yanı sıra henüz piyasaya çıkmayan ürünler üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Önümüzdeki süreçte de Apple Watch ürünü gibi hayatın her anında kullanılabilir, hedeflerimizde stratejik olarak konumlandırabileceğimiz yenilikler üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz."

Mobili Kullananların %55’i Başka Yere Gitmiyor

TEB Bireysel ve Özel Bankacılık Kıdemli Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Mendi: "Dijital bankacılık platformumuz CEPTETEB artık direkt bankacılık platformumuzun ana markası. TEB olarak, Google Glass’a özel geliştirdiğimiz ilk finansal uygulamamızın ardından Samsung Gear 2 ve Gear 2 Neo modelleri için dünyanın ilk bankacılık uygulamasını hayata geçirdik. Müşterilerimizin %83’ünü bu kanallara taşıdık. Bu süreçte, internet bankacılığı kullanıcı tabanı aktif müşterilerimizin %29.3’üne ulaştı. Para transferlerinin %83’ü, fatura ödeme işlemlerinin %79’u dijital kanallar aracılığıyla yapılıyor. Şubeyle karşılaştırılabilir işlemlerin dijital kanallardan yapılma oranı ise %80. 2015 yılının ilk yarısı sonunda mobil bankacılık kullanıcı tabanı aktif müşterilerimizin %15’ine ulaştı ve mobil bankacılık penetrasyonunda sektör lideri olduk. Mobil bankacılık uygulamamızı kullanan müşterilerimizin %55’i ise sadece bu kanalı kullanarak bankacılık işlemlerini gerçekleştiriyor."

Mobil Bankacılık Çok Daha Yaygın Olacak

VakıfBank Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Saydam: "Dijital bankacılıkta kullanım yoğunluğu gün geçtikçe mobil mecralara doğru kaymaktadır. İnternet bankacılığı uygulamamızın tüm işlemleri mobil bankacılık uygulamalarımızda da sunmaya çalışıyoruz. Bankacılık sektörünün geleceğinde şubesiz bankacılığın çok daha önemli bir yer tutacağını ve özellikle mobil bankacılığa yönelik uygulamaların kullanımının çok daha yaygın olacağını öngörüyoruz. Bunu hem teknolojinin hızlı gelişimine hem de yeni neslin bu değişime gösterdiği uyuma bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz. VakıfBank olarak biz de mobil bankacılık yatırımlarımıza ve kullandığımız teknolojilere yenilikler eklemeye devam ediyor, özellikle iddialı olduğumuz işlem sayısı alanında gelişim gösteriyoruz. İnternet bankacılığını 1.5 milyona yakın müşterimiz aktif olarak kullanıyor. 2014 yılında müşterilerimize sunduğumuz mobil bankacılık uygulamamızda ise çok kısa bir sürede 400 bin kullanıcıyı aştı."

'Sosyal Deniz ve Deniz Kabuğu' ile Tabuları Yıkacağız'

DenizBank Dijital Kuşak Bankacılığı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Murat Çelik: "DenizBank olarak dijital ve mobil teknolojiler ile beraber bankacılıkta yaşanan paradigma değişimini çok önemsiyoruz. Bu bağlamda gemimizin dümenini çok uzun zaman önce dijital dünyaya çevirdik, inovasyonu kurumumuzun DNA’sına yerleştirdik ve dijital dönüşümün lideri olmak vizyonuyla faaliyetlerimizi şekillendirdik. Bugün itibariyle, dijital dünyayı takip eden değil, uygulamalarıyla takip edilen bir marka olmayı başardık. Dijital Kuşak Bankacılığı olarak, müşterilerimizin diledikleri anda her yerden ve her zaman bankacılık işlemlerini kolayca yapabileceği MobilDeniz uygulamamızı her gün geliştiriyor ve yeni fonksiyon eklemeleri yapıyoruz. Dijital Bankacılık olarak yine tabuları yıkacak 2 adet yeni uygulamamız; Sosyal Deniz ve Deniz Kabuğu yakın zamanda hayata geçecek. Dijital bankacılık önümüzdeki dönemde özellikle mobil ile kullanıcılarının hayatlarında büyük ölçüde yer almaya devam edecek."

TBB'nin verilerine göre hazırlanan rapor hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.tbb.org.tr web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Dünya Gazetesi kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

EO Türkiye: Yükselen Girişimcilik Trendleri Mobil ve Çevre!

$
0
0

İş dünyasının küresel çaptaki en büyük ağlarından biri olan Entrepreneurs’ Organization (EO), son yıllarda Türkiye ve dünyada çapında en çok öne çıkan girişimcilik terndlerinin mobil ve çevre olduğunu belirtiyor.

Türkiye’de ve dünyada, son yıllarda girişimcilik alanında en öne çıkan alanın mobil olduğu görülüyor. Bilişim teknolojilerindeki gelişmelere ek olarak, girişimcilerin odağında yükselen çevre bilinciyle uyumlu tarım ve tekstil fikirleri de bulunuyor. Entrepreneurs’ Organization (EO) Türkiye Başkanı Gamze Cizreli, “Gençlerimiz istihdam edilmeyi bekleyen değil, istihdam yaratan rolüne geçtiklerinde, Türkiye’de işsizlik sorununun büyük oranda çözüleceğini biliyoruz” diyor ve girişimciliği destekleyici projelerine devam ettiklerinin altını çiziyor.

Türkiye’de özellikle son yıllarda girişimcilik rüzgarı her zamankinden de hızlı esiyor. Çalışan nüfusun yüzde 15’ine yakınının aktif olarak girişimcilik faaliyetleri içinde yer aldığı tahmin ediliyor. Özellikle internet teknolojileri alanındaki girişimlerde, ihtiyaçtan ziyade fırsata dayalı girişimcilik faaliyetlerinin arttığı gözlemleniyor. Bunlar içerisinde geçtiğimiz yıllarda en çok öne çıkan alan ise, mobil alanda yapılan girişimler oldu. Son 5 yılda mobil internet trafiğinin Türkiye’de 50 kat arttığı ve bu yılın sonuna kadar dünya nüfusunun yüzde 50’ye yakınının akıllı telefon sahibi olacağı tahmin ediliyor. Bununla birlikte mobil ticaret, mobil oyunlar, mobil sağlık ve yaşamı kolaylaştırmaya yönelik uygulamalara da her gün bir yenisi ekleniyor. Mobil girişimler, iyi bir fikirden yola çıkmışlar ise, düşük sermaye avantajı ve binlerce kişiye ulaşabilme imkanı sayesinde kısa sürede başarıyı yakalıyor.

Çevre Bilinci Yüksek Girişimcilik

Bilişim teknolojileri alanındaki gelişmelerin yanı sıra, sürdürülebilirlik ve çevre farkındalığının hiç olmadığı kadar yükseldiği bugünlerde, organik tarım, organik tekstil, yeşil ekonomi ve mikro biyoloji gibi alanlarında sürekli yeni fikirler ve projelerüretiliyor. Daha büyük sermaye gerektiren ve stratejik öneme sahip sektörler olan savunma sanayi ve güvenlik gibi alanlardaki girişimciler de, yatırım imkanlarından da faydalanarak bu alanlarda gelişimi sağlıyor.

“Gençler İstihdam Bekleyen Değil, İstihdam Yaratan Rolünde Olmalı”

İş dünyasının küresel çaptaki en büyük ağlarından biri olan Entrepreneurs’ Organization (EO)’nun Türkiye Başkanı Gamze Cizreli, özellikle genç nüfusta işsizliğin azaltılmasında girişimciliğin büyük bir rolü olacağını belirtiyor ve ekliyor: “Gençlerimiz istihdam edilmeyi bekleyen değil, istihdam yaratan rolüne geçtiklerinde, Türkiye’de işsizlik sorununun büyük oranda çözüleceğini biliyoruz. Bu nedenle bizler de EO Türkiye olarak, özellikle gençler arasında girişimciliği özendirici, destekleyici ve eğitici faaliyetlerimize devam ediyoruz.”

Entrepreneurs’ Organization (EO) hakkında dahadetaylı bilgi edinmek isterseniz www.eonetwork.orgweb adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


Huzurlarınızda Şimdiye Kadar Dünyada En Çok Satan Ürünler!

$
0
0

24/7 Wall Street internet sitesi, 10 farklı kategoride dünyanın en çok satan ürünlerini sıraladı. Listeye teknoloji sektörü 4 ürünle dahil oldu. İlk 10'da 2 ürünü bulunan Apple ise satış rakamları ile dikkat çekiyor.

iPhone

2007'de piyasaya çıkmasından bu yana farklı modellerde toplam 516 milyon adet satan iPhone, dünyanın en çok satan telefonu konumunda.

Harry Potter
Harry Potter, 450 milyon adetlik satış rakamıyla dünyanın en çok satan kitabı.

Rubik Küpü
Piyasaya çıktığı 1980 yılından bu yana 350 milyon adet satılan Rubik Küpü, böylelikle dünyanın en çok satan oyuncağı oldu.

PlayStation
PlayStation markası, dört farklı modelinden toplamda 344 milyon adet satarak en çok satan oyun konsolu oldu.

Super Mario
Video oyun şirketi Nintendo'nun 1981 yılında tanıttığı Super Mario serisinden toplam 262 milyon adet oyun satıldı.

iPad
211 milyon adet satılan iPad, dünyanın en çok satan tableti konumunda.

Thriller
Michael Jackson'ın Thriller albümü, piyasaya çıktığı 1982 yılından bu yana 70 milyon kopya satarak dünyanın en çok satan albümü oldu.

Corolla
Toyota'nın ilk kez 1966'da piyasaya sürdüğü Corolla'dan bugüne dek 40,7 milyon adet satıldı.

Lipitor
Pfizer, bugüne kadar 141 milyar dolara bedel Lipitor kolesterol ilacı sattı.

Star Wars
6 Star Wars filmi toplamda 4,6 milyar dolar hasılat elde ederek en çok satan film oldu.

NTV kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Y Kuşağı'nın İdeal İşvereni "Holding" ve "Okul Şirketler"!

$
0
0

Universum İdeal İşveren Araştırması'na göre; Y kuşağı kendisini sorumluluk sahibi ve sadık buluyor. Holdingler ve "okul şirket"özelliğine sahip, gençlerin gelişimlerine katkıda bulunan şirketler öne çıkıyor.

Universum İdeal İşveren Araştırması 2015, Türkiye’de, 30’dan fazla üniversitede, 34 bin 465 öğrenci ile gerçekleştirildi. Bu yıl üçüncüsü yapılan araştırmada, ilk defa bu yıl 0-3 yıl arasında iş tecrübesi olan, genç profesyonel Y kuşağı temsilcilerinden 7 bin 672 kişiye de sorular yöneltildi. Böylece Y kuşağının iş hayatına girdikten sonra bakış açısındaki değişimler ortaya konuldu. İktisadi İdari Bilimler, Mühendislik, Sosyal Bilimler gibi farklı eğitim alanlarından öğrencilere ulaşılarak; fonksiyonlar arasında tercihlerin nasıl değiştiği de araştırıldı. Bu yıl Koç Holding hem İktisadi ve İdari Bilimler, hem de Sosyal Bilimler alanında eğitim gören öğrenciler ve genç profesyoneller arasında birinci sırada yer aldı.

Mühendislik ve IT okuyan öğrencilerin birinci tercihi ise Aselsan oldu. Mühendislik ve IT kökenli genç profesyonellerin ideal işveren sıralamasında ilk sırada Google yer aldı.

Universum Ortadoğu Direktörü ve Dinamo Danışmanlık Yönetici Ortağı Evrim Kuran, gençlerin kendilerine ulaşan, dijital dünyada yer alan ve kurum değerlerini yansıtan sosyal sorumluluk çalışmalarını yürüten şirketleri tercih ettiklerini belirtti. Holding yapılarının farklı sektörlerde deneyim kazanma ve yurtdışına açılım yapabilme imkanı sunmasından dolayı da öne çıktığını söyleyen Kuran, gençlerin girişimci arzularını fark eden ve bunu kurum içinde tatmin edebilen şirketlerin önümüzdeki dönemde tercih edileceğini sözlerini ekledi.

Araştırma kapsamında, Y kuşağı temsilcilerine kendilerini nasıl tanımladıkları soruldu. Y kuşağı hakkında sadakatsiz, sık iş değiştirir ve sorumluluk düzeyi düşük gibi görüşlerin hakim olmasına rağmen; araştırma kuşaklar arasında sadakat ve sorumluluk kavramlarına bakış açılarının farklı olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya katılan gençlerin yüzde 73’ü kendilerini sorumluluk sahibi ve sadık olarak görürken; diğer öne çıkan özellikleri arasında yüzde 71 oranla network kurabilme becerisi, yüzde 55 dikkatli ve yüzde 52 meydan okuyan olma yer alıyor. Universum’un araştırmasında çıkan çarpıcı sonuçlardan birisi de Türkiye’deki öğ rencilerin yüzde 18’i mezun olunca kendi işini kurmayı düşünüyor. Araştırmanın gerçekleştirildiği 55 ülke arasında, buna en yakın oran yüzde 11 ile Polonya.

İktisadi ve İdari Bilimler Öğrencilerine Göre Türkiye’nin İdeal İşverenleri 2015

  1. Koç Holding
  2. Sabancı Holding
  3. Türk Hava Yolları
  4. Google
  5. Microsoft
  6. Doğan Holding
  7. Türkiye İş Bankası
  8. The Coca Cola Company
  9. Unilever
  10. Ziraat Bankası

Sosyal Bilimler Öğrencilerine Göre Türkiye’nin İdeal İşverenleri 2015

  1. Koç Holding
  2. Türk Hava Yolları
  3. Sabancı Holding
  4. Google
  5. TÜBİTAK
  6. Microsoft
  7. Samsung
  8. Doğan Holding
  9. IKEA
  10. Eczacıbaşı Grubu

Mühendislik ve IT Öğrencilerine Göre Türkiye’nin İdeal İşverenleri 2015

  1. Aselsan
  2. Google
  3. Microsoft
  4. Koç Holding
  5. Türk Hava Yolları
  6. TÜBİTAK
  7. Sabancı Holding
  8. Samsung
  9. TAI (TUSAS)
  10. Roketsan

Genç Profesyonellere göre Türkiye’nin İdeal İşverenleri 2015- İktisadi ve İdari Bilimler

  1. Koç Holding
  2. Google
  3. Sabancı Holding
  4. Türk Hava Yolları
  5. Unilever
  6. Microsoft
  7. The Coca Cola Company
  8. Ziraat Bankası
  9. Eczacıbaşı Grubu
  10. Procter & Gamble (P&G)

Genç Profesyonellere göre Türkiye’nin İdeal İşverenleri 2015- Sosyal Bilimler

  1. Koç Holding
  2. Türk Hava Yolları
  3. Google
  4. TÜBİTAK
  5. Sabancı Holding
  6. Microsoft
  7. The Coca Cola Company
  8. Eczacıbaşı Grubu
  9. Aselsan
  10. Doğan Holding

Genç Profesyonellere göre Türkiye’nin İdeal İşverenleri 2015- Mühendislik ve IT

  1. Google
  2. Türk Hava Yolları
  3. Microsoft
  4. Aselsan
  5. Koç Holding
  6. TÜBİTAK
  7. Unilever
  8. Turkcell
  9. Sabancı Holding
  10. Siemens

Derleme haberimizi işveren girişimcilerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Türkiye’deki Başörtüsü ve Mütevazi Giyim Pazarlarındaki Yenilikler!

$
0
0

Başörtü ve mütevazı giyim global pazarlarını başarıyla idare eden e-ticaretşirketlerinden Modanisa ve SefaMerve, 24 milyar dolar değerinde mütevazı giyim satışı yaparak Türkiye’nin global pazarda %10’luk bir paya sahip olmasını sağladı.

Mütevazı giyim pazarı, 2010 yılından itibaren üniversitelerde, resmi dairelerde ve pek çok özel sektör şirketinde başörtüsü yasağının kaldırılmasından sonra ivmesini arttırdı. Türk kadınları, toplumda ve iş hayatında her zaman aktif rol oynamaktadırlar ve aynı zamanda mütevazı giyimi en çok talep eden kişilerdir. Muhafazakar giyimi tercih eden 20 milyondan fazla kadın, büyük şehirlerde yaşıyor ve mütevazı giyim pazarının temelini oluşturuyor.

Online giyim markası Kayra’nın Pazarlama Müdürü Derya Seyhan Kayaşunları söylüyor, “Sektör kesinlikle yeniliklerle gelişiyor. 10 yıl önce sadece 3 çeşit ürün piyasaya sürülüyordu. Bunlar çarşaf, kaban ve uzun etekti. Şimdi ise stilize edilmiş abaya konseptlerinden plaj kıyafetlerine kadar mütevazı giyim ile her şeyi adapte edebilirsiniz. Özellikle genç ve eğitimli Müslüman kadınlar, yenilikçi üretimlere ilgi gösteriyorlar.” dedi.

Başarılı Yenilik

Eski spor başlıkları giyen kişiye baş ağrısı yaptırıyor ve dikişli yapısı nedeniyle teri dışarı atmaya yönelik tasarlanmamışlardı. SefaMerve bu sorunu başlığı dikişsiz olarak yeniden tasarlayarak çözdü. 2.50 dolar fiyatındaki başlık, yıl içerisinde tam 0.7 milyon adet sattı. SefaMerve’nin spor başlıklarındaki başarısı , diğer mütevazı spor giyim alanlarının da gelişmesini sağladı. SefaMerve CEO’su Oya Okur Erciyes, “Ar-Ge ve tasarım ekibimiz İslami prensiplere uygun takım kıyafetler geliştirdi. Şimdi Suudi Arabistan kadın basketbol takımı geliştirdiğimiz mütevazı spor kıyafetleri giyiyor ve Rio 2016 Olimpiyatlarında mücadele edecek olan 3 Müslüman kadının giyim sponsoruyuz. Şu anda saç kaybını ve teri önleyen ve E Vitamin kapsülleri içeren başlıklar üzerinde çalışıyoruz.” dedi.

Sosyal Medya ile Müşteri Çekmek

Türkiye’nin online giyim şirketleri Facebook’u kendi avantajlarına kullanıyorlar.

takipçiye sahip. SefaMerve müşteri çekebilmek için sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanıyor. E-ticaret alanına yatırım yaparak, 3 yıl içerisinde 4.2 milyon Facebook takipçisine ve yıllık 20 milyon dolar gelire sahip oldu. Şirket Facebook’daki tartışmaları ve paylaşımları analiz ediyor.  Erciyesşunları söylüyor, “Müşterilerimiz ile şirketimiz arasındaki en büyük iletişim kanalı Facebook. Ar-Ge ekibimiz geri bildirim alabilmek ve hatalarımızı düzeltebilmek için organik olarak müşterilerimiz ile birebir irtibata geçiyor. Sonra da yenilikler geliyor.”

Global Markalar için Mücadele

Global moda markaları, Müslüman kadın müşterilerin ince farklarını anlamak için mücadele ediyor. Bazı uzmanlar bu mücadelenin yerel şirketler ile global markalar arasında olduğunu söylüyor. Çünkü global markalar bu alanda nasıl yenilik yapacaklarını henüz bilmiyorlar. Fakat bir avuç global marka bu pazara giriş yaptı. Bunlardan bazıları DKNY, Tommy Hilfiger ve Uniqlo.

SefaMerve’nin ortak kurucusu ve Başkanı Mehmet Metin Okur şunları söylüyor, “Global markalar yeterli tecrübeye ve bizim bu işi nasıl yaptığımıza dair bilgilere sahip değil. Bu pazarda üstün olmak için muhafazakar giyimi tercih eden Müslümanların dünya üzerinde nerelerde olduklarının fark edilmesi gerekiyor.”

Salaam Global Islamic Economy Gatewaykaynaklı çeviri makaleyi mütevazi giyim ve başötrüsü sektörlerinde faal olan girişimci okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Güvenli Online Alışveriş İçin Dikkat Edilmesi Gereken 13 Altın Kural!

$
0
0

Fiyat karşılaştırma sitesi Bilio.com’un Genel Müdürü Can Günay, internetten güvenli alışveriş için dikkat edilmesi gereken hususları açıkladı. Bazı kurallara uyulduğu takdirde internetten alışverişin en hızlı, konforlu ve pratik seçenek olduğunu söyleyen Günay, e-ticaret sisteminin sunduğu ucuz fiyat avantajının vazgeçilmezliğine de vurgu yaptı.

SSL Sertifikası ve 3D Güvenlik Şifresi Şart!

Can Günay, SSL sertifikasının ve 3D güvenlik şifresinin e-ticaretteki önemine değinerek şunları söyledi;

“İnternetteki alışveriş eğilimlerine baktığımızda, online alışverişlere yön veren öncelikli unsur fiyat avantajı olarak karşımıza çıkıyor. Sanal alışverişlerin ve e-ticaretin perakende sektörünü kökten değiştirdiği bir dijital dönüşüm çağında, biz de bu değişime ayak uydurmalı ve kullanıcılar olarak gözümüzü dört açmalıyız.

Burada dikkat etmemiz gereken en önemli şey, alışveriş yaptığımız internet sitesinin SSL sertifikasıdır. Eğer bu sertifika varsa ve ödemenizi 3D güvenlik şifresi ile yaptıysanız paranızın güvende olduğunu unutmayın. Ürün elinize geçmese bile bankanız kanalıyla hakkınızı sonuna kadar arayabilirsiniz. Ayrıca yasalar da sizin yanınızda. Unutmayın, müşteri daima haklıdır.”

Güvenli Online Alışverişin Püf Noktaları

Perakende alışverişte online ticaretin payının arttığını hatırlatan Bilio.comGenel Müdürü, internet kullanıcılarına güvenli alışveriş için bir dizi öneride bulundu:

1. Alışveriş yapmayı düşündüğünüz mağazayı öncelikle Google’dan araştırın. Bir mağazanın adını Google’a yazdığınızda, size önerilen arama seçenekleri içinde mutlaka ‘şikayet’ uzantılı linkler vardır. Her şikayet gerçek ya da haklı değildir, ancak bir mağaza son dönemde çok şikayet aldıysa karşılaşacağınız riskler de artabilir.

2. Fiyat karşılaştırma siteleri güvenilir alışveriş yapmanın en uygun araçlarıdır. Fiyat karşılaştırma sitelerinden sadece bir ürünün en ucuz fiyata nerede satıldığını öğrenmez, aynı zamanda tüketicilerin mağazalar hakkında yaptığı yorumlara da ulaşabilirsiniz. Örneğin, Bilio.com’da ilgilendiğiniz e-ticaret sitesinden alışveriş yapan tüketicilerin yaptığı yorumları okuyup, verdikleri puanları inceleyebilir, “Güvenilir Mağaza” logomuzu taşıyan sitelerden güven içinde alışveriş yapabilirsiniz. Kullanıcı yorumları, özellikle kurumsal e-ticaret sitelerinin müşteri ilişkilerine hangi düzeyde önem verdiğini gösteren önemli ipuçları taşır.

3. Eğer bir mağazadan ilk defa alışveriş yapacaksanız öncelikle sitelerinde bulunan iletişim ve adres linklerinden bu bilgileri inceleyin. Muhatap olacağınız şirketin gerçek bir adresi ve telefon numarası bulunup bulunmadığını kontrol edin. Adres ve telefon numarasını sitesinde paylaşmayan internet sitelerinden bir adım uzak durabilirsiniz.

Belirtilen numarayı aradığınızda telefonu açan kişinin o internet sitesinin ismini kullanması çok önemli. Ürünü satın almak istediğinizi, stoklarında olup olmadığını ya da kargoya ne zaman verecekleri gibi basit sorular sormak işinizi kolaylaştırır. Konuştuğunuz kişinin ismini de mutlaka sorun ve not edin.

Mağazaya mesai saatleri içerisinde ulaşamazsanız, telefonunuza cevap verilene kadar o siteden satın alma yapmanızı önermiyoruz. Kurumsal e-ticaret sitelerinin telefonları açık ve ulaşılabilir olmalıdır. Tabii ki bazı yoğun dönemleri de göz önünde bulundurun. Yoğunluktan kaynaklanan bir aksaklık varsa, ciddi bir firma size mutlaka geri dönüş yapacaktır.

4. Kapıda ödeme yöntemi son dönemde çok kullanılıyor; ancak bir internet sitesinde sadece kapıda ödeme seçeneği varsa o sitenin sahte ürün satma veya sizi kandırma olasılığı çok yüksektir.  Bu tip siteler özellikle son dönemlerde spor ayakkabı ve cep telefonu gibi ürünlere odaklanıyor. Bu firmalar bankalardan Sanal POS hizmeti alamadıkları için kapıda ödeme seçeneğini tercih ederler. Dolandırıcı siteler POS hizmeti sunuyor olsalar dahi, bankalar bir süre parayı tuttuğu ve herhangi bir şikayet durumunda ödemeyi iade ettikleri için amaçlarına ulaşamazlar. Kısacası, size sadece kapıda ödeme seçeği sunan siteler hakkında temkinli davranmalısınız.

Ayrıca, Sanal POS, bir para tahsil aracı olduğu için bankalar için çok önemlidir. Bankalar nasıl kredi veya kredi kartı verirken hem firmaları hem de bireysel müşterileri inceliyorsa, bir internet sitesine Sanal POS verirken de ince eleyip sık dokurlar. Yani her internet sitesi Sanal POS kullanım hakkı alamaz.

5. Bir ürünün piyasa fiyatının çok altında bedeller ile satılması sizi mutlaka şüphelendirmeli. Örneğin 3000 TL’lik bir cep telefonunu 200 TL’ye  ya da 400 TL’lik bir ayakkabıyı 49,90 TL’ye satabileceklerine inanmanız hatalı olur.

6. Bir ürünü satın almaya karar vermeden önce mutlaka satın alma yapacağınız sitenin sosyal medya hesaplarını, yani Facebook, Twitter ve Instagram hesaplarını kontrol edin. Hem son dönemde aldığı herhangi bir şikayet vs. varsa onu görürsünüz, hem de en son paylaşımını ne zaman yaptığını kontrol etmiş olursunuz. Belki bir indirim kuponu bile bulabilirsiniz.

7. Ödemenizi kredi kartı ile yapacaksanız 3D Secure yöntemini kullanmanız yararlı olur. Bu şekilde kredi kartınızın istenmeyen bir şekilde kullanılmasını engellemiş olursunuz. Bu işlem kartınızdan para çekilmeden önce cep telefonunuza tekil bir onay şifresi yollanmasını sağlar. Bu şifreyi ödeme ekranında doğrulamazsanız alışveriş tamamlanmaz.

8. Ödeme ekranında http:// yerine https:// yazmasına  ve alışveriş yaptığınız sitenin SSL sertifikası olup olmadığına mutlaka dikkat edin. Bu sertifika, kredi kartı bilgilerinizin şifrelenmesini ve başkaları tarafından kopyalanmasını engeller. Yani alışveriş yaptığınız internet sitesi kesinlikle kartınızın tüm bilgilerini göremez.

9.İyi bir internet kullanıcısı iseniz limiti çok yüksek olan bir kartınızı kullanmak yerine internet bankacılığını kullanarak bir sanal kart oluşturmanızı tavsiye ederiz. Limiti siz belirlediğiniz için riskinizi azaltmış olursunuz.

10. Kredi kartı kopyalanması artık bir restoranda ödeme yaparken bile gerçekleştirilebiliyor. Bu nedenle, kartınızı fiziki olarak kullanırken mutlaka gözünüzün önünde bulundurun. Örneğin, bir restoranda iseniz POS makinesini masanıza isteyin ve ödemesini bizzat  yapın.

11. Başta BKM Ekspres olmak üzere bir çok ödeme sistemleri var. Bu sistemlerde kredi kartınızı tanımlayarak kredi kartınız ve e-ticaret sitesi ile aranıza bir kademe daha güvenlik duvarı koymuş olursunuz.

12. Alışveriş yaptığınız bilgisayarın ortak bir cihaz olmamasına dikkat edin.  Güvenlik şifresi olmayan bir internet bağlantısından, internet cafe ve toplu taşıma araçları gibi alanlarda alışveriş yapmamaya özen gösterin.

13. Alışverişinizden sonra ekranınıza ve e-posta adresinize gelecek olan sipariş numarasını mutlaka kaydedin. Herhangi bir sorun yaşamanız durumunda bu numara ile çok daha hızlı işlem yapabilirsiniz. Ayrıca sipariş takibinizi, satın aldığınız ürünün kargodaki durumunu da bu numara ile takip edebilirsiniz.

Haberimizi online alışveriş yapan tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

2016’da Dünya Genelinde Dijital Alanda Hangi Trendler Öne Çıkacak?

$
0
0

Dünyanın önde gelen e-posta, kişisel ürün tavsiye, sosyal ve mobil pazarlamaçözüm sağlayıcılarından Avusturya merkezli teknoloji şirketi Emarsys, dünya genelinde 2016’da dijital alanda öne çıkacak trendleri açıkladı.

Konuyla ilgili bilgi veren Emarsys TürkiyeÜlke Müdürü Murat Erdör, dijital dünyanın 2016’da oldukça hareketli bir yıl geçireceğini, kişiselleştirmenin giderek önem kazanacağını ve video içeriğin yükselişinin süreceğini belirterek, büyük veri kavramının ve yapay zekanın hayatımızdaki yerinin ise hissedilir derecede belirginleşeceğini ifade etti.

Erdör, 2016’da öne çıkacak dijital trendleri şöyle sıraladı:

1- Video İçerik: Kullanıcı deneyimini ve süreçleri daha keyifli hale getirmek ve etkileşimi artırmak için kullandığımız video içerik yükselişini sürdürecek. Video içeriklerin, toplam tüketici içeriği baz alındığında gelecekte %70’lere ulaşması öngörülüyor.

2- Snapchat: ABD başkanlık seçimleri sırasında aday isimler tarafından da kullanılan, anlık fotoğraf ve video paylaşımı üzerine kurulu olan bu uygulama popülerliğini artıracak.

3- Büyük Veri: Müşterilere ait verilerin sağlıklı şekilde toplanması ve verimli şekilde analiz edilmesi, 2016’da da en önemli gündem maddelerinden biri olmayı sürdürecek. Analitikler, hedef kitle segmentasyonu, müşteri ve iş verileri dijital pazarlamacıların ana gündemi olacak.

4- Tavsiye Sistemleri: Web sayfasını ziyaret eden müşterileri binlerce ürün ile boğmadan en uygun ürünü sunup sitede daha fazla zaman geçirmesini sağlamak, Tavsiye Sistemleri sayesinde artık daha kolay hale gelecek.

5- Mikro hedefleme: E-ticarete sektörünün büyümesiyle birlikte tüketicilere gönderilen mesaj sayısı da artış gösteriyor. Herkese aynı mesajı gönderen firmaların satış anlamında fazla şansı yokken, mikro hedefleme yapan ve kişiye özel mesaj gönderenlerin okunma ve geri dönüşüm oranları artmaya devam edecek.

6- Fark Yaratan “içerik”: Marka ve tüketici ilişkisinde hayati önem taşıyan unsurlardan biri olan içerik, 2016’da da öne çıkan konularından biri olmayı sürdürecek.

7- Gerçek Zamanlı Pazarlama (Real Time Marketing): Markaların güncel olayları takip ederek, özellikle sosyal mecralarda bu olaylara paralel içerik ve pazarlama kampanyaları düzenlemeleri önemini artıracak.

8- SMS ve Bildirimler: E-posta otomasyon programlarında artık ulaşılamayan kitleye hatırlatma maili gönderme ve Facebook üzerinde ürünü göstermenin yanı sıra iki yeni kanal daha popüler olacak. Farklı kanallardan da müşteriyi yakalamak adına firmalar, bu kişilere SMS veya firmanın mobil aplikasyonu varsa buraya bildirimler gönderebilecek.

9- Sosyal Medya’yı Etkin Kullanma: Sosyal medya, sahip olduğu etki gücünün yanı sıra Instagram ve Twitter gibi platformların online satış yapan firmalara yönelik özellikler geliştirmesiyle 2016’da da trendler arasında yer alacak

10- Mobil ödemeler: Daha uyumlu tasarımlar, daha fazla mobil uygulama, yeni mobil girişimler ve mobil ödemelerdeki artış dolayısıyla mobilin popülerliği artacak.

Haberimizi dijital alanlarda faaliyet gösteren okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Huzurlarınızda Teknolojinin Yok Etmekte Olduğu Meslekler!

$
0
0

Gelişen teknoloji ve dijital dünyanın pek çok sektörde karşılık bulması kuşkusuz milyonlarca kişinin hayatını değiştirdi. Hayatımızı kolaylaştıran teknolojiler bazılarımızın ise hayatını karartacak gibi duruyor. ABD 'Bureau of Labor Statistics' (İşçi İstatistik Bürosu) madalyonun düğer yüzünü mercek altına aldı ve gelişen teknolojinin yok etmeye başladığı meslekleri açıkladı.

Basılı Yayın Sektörü

Medyanın dijitalleştiğini belirten rapora göre, bu durum gazete, dergi vb. kaynakların satış rakamlarının düşmesine ve bu sektörün baskı kısımlarındaki işsizlik oranının artmasına sebep oluyor.

Medyadaki dijitalleşme sadece baskı kısımlarında çalışanları değil editoryal işleri de etkileyecek. Zira insan üretimine dayalı bu sektörde önümüzdeki yıllarda akıllı makinaları görebiliriz.

Balıkçılık

Balıkçılıkta kullanılan yöntemlerin kas gücünden makinaya döndüğünü belirten rapor, bu sektörün önümüzdeki yıllarda minimum yüzde 5 küçüleceğini belirtiyor.

Metal ve Plastik Sektörü

Metal ve plastik üretimindeki otomasyona geçişin artacağının altını çizen rapor, bu durumun kısa vadede bu sektörde çalışan her 100 işçiden 6'sının işini kaybetmesi ile sonuçlanacağını iddia ediyor.

Enerji Sektörü

Makina kullanımının artmasından olumsuz etkilenecek bir başka meslek grubu da enerji üretim ve dağıtım sektöründe çalışanlar.

Seyahat Acentaları

İnternet kullanımının artışı seyahat acentalarını da vuracak. Her yıl daha fazla insanın tatil programlarını kendi başına yaptığının altını çizen rapor, bu sektörede çalışan insanların yüzde 12'sinin işlerini kaybetmesini bekliyor.

TV ve Radyo Sektörü

Reklam gelirlerinden aldığı payı dijital medyaya kaptıran TV ve radyo gibi sektörlerde çalışan kişilerin işleri de düşen gelirlerden dolayı tehlikede.

Klasik Çiftçilik

Çiftçiliğin teknoloji odaklı bir sektöre dönüştüğünü belirten rapor, söz konusu makina gücünü sağlayamayan her 100 kişiden 19'unun bu iş kolunu bırakmak zorunda kalacağını savunuyor.

E-Posta Servis Sağlayıcıları

Facebook, WhatsApp gibi uygulamaların insanların alışkanlıklarını değiştirdiğini belirten rapor, her geçen yıl posta hizmetlerinin kullanımının azaldığını, bu durumun da yüzde 28'lik bir iş kaybına neden olacağını belirtiyor.

Mücevherat Sektörü

Globalleşen dünyada şirketlerin daha az masraf ile en yüksek karı elde etme çabası da bazı meslek gruplarını zora sokuyor. Bunların başında da mücevher üreticileri bulunuyor. Zira bu alanda faliyet gösteren pek çok şirket bir süredir merkezlerini ABD dışına taşıyor.

Radikal kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Avrupa Ekonomisinde Dijital Reklamcılığın Yeri Raporu Yayınlandı!

$
0
0

Tüm dünyada interaktif reklamcılığın gelişmesi, reklam yatırımlarından daha fazla pay alması için çalışan ve dünyada 42 ülkede faaliyet gösteren Interactive Advertising Bureau’nun Avrupa merkezi IAB Avrupa ile IHS’nin ortaklaşa yaptığı “Avrupa Ekonomisinde Dijital Reklamcılığın Yeri” araştırması yayınlandı.

Araştırma sonuçları, son yıllarda müthiş bir yükseliş trendi yakalayan dijital reklamcılığın ekonomiye 100 Milyar Euro gayrisafi katma değer yarattığını ortaya koydu.

Dijital reklamcılığın Avrupa ekonomisine istihdam bazındaki katkısını ayrıntılı biçimde ortaya koyan ilk çalışma olma özelliği taşıyan araştırmaya göre, dijital reklamcılık son 15 yılda yeni gelişen bir sektörden, önemli bir güç merkezine dönüştü. “Avrupa Ekonomisinde Dijital Reklamcılığın Yeri” araştırmasının sonuçlarına göre Avrupa’da 1 milyondan fazla istihdam sağlayan dijital reklam endüstrisi, ekonomiye 100 milyar Euro’nun üzerinde gayrisafi katma değer yaratıyor.

Dijital Reklam Yatırımları 30,7 Milyar Euro’ya Ulaştı

Dijital reklam yatırımları 2014 yılında 30,7 milyar Euro’ya ulaşarak, toplam reklam yatırımlarının yaklaşık üçte birini oluşturdu. Geleneksel ve dijitale entegre geleneksel yayıncılık haricinde, sadece dijital yayıncılığa yakından bakıldığında, gelirlerin yaklaşık yüzde 75'ini oluşturan reklamların, haber içerikleri için önemli bir finansman kaynağı olduğu bu araştırmayla görüldü. Söz konusu araştırma sayesinde, hızla gelişen mobil içerik pazarının büyümesi ile reklamlar arasında da yakın bir ilişki tespit edildi. 2015 yılında reklamlar, gelir kaynağı açısından birinci sırada bulunan ücretli aplikasyonların yerini almış durumda.

Dijital, Tv’yi Geride Bırakacak

Dijital, günümüzde TV'nin ardından Avrupa'daki en büyük ikinci reklam mecrası konumuna geldi. IHS ve IAB Avrupa’nın ortaklaşa yaptığı “Avrupa Ekonomisinde Dijital Reklamcılığın Yeri” araştırmasına göre, 2015 sonu itibariyle dijitalin, İngiltere’den sonra Avrupa’nın diğer gelişmiş ülkelerinde de TV'yi geride bırakması bekleniyor. Böylece internet için önemli bir finans kaynağı olan dijital reklam endüstrisi, Avrupalı tüketicilere düşük ücretlerle ya da ücretsiz olarak geniş bir eğitim, bilim, bilgi ve eğlence hizmeti sunmayı sürdürecek.

Veri ve Teknoloji Merkezli Reklamcılık

Araştırmada dijtal reklamcılığın aynı zamanda, kaliteli veri analizi ve ekonomiye yarar sağlayabilecek birçok dijital beceriyi de beslediği ortaya kondu. Konuyla ilgili açıklama yapan IAB Avrupa CEO'su Townsend Feehan, "Reklamcılık giderek veri ve teknoloji merkezli oluyor. Dijital endüstri bu sayede, diğer sektörleri de dönüştürebilecek ve onların gelecekteki değişikliklerden etkilenmemesini sağlayacak yetenekleri yetiştirme, istihdam etme konusunda daha da öne çıkacaktır" dedi.

“Programatik” ile Dünya Çapında İşler Yapılabilecek

Bu yeteneklerden bir kısmının, dijital reklamların satış ve alış süreçlerine yepyeni bir boyut getiren “Programatik” konusunda çalışmak için de gerekli olduğu belirtildi.“Programatik”in, veri ve yazılım kullanılarak gerçekleştirilen alım satım işlemlerinin otomasyonunu ifade ettiğini vurgulayan IAB Avrupa Yönetim Kurulu Üyesi ve GroupM Connect EMEA Bölgesi Genel Müdürü John Wittesaele, “Programatik önemli bir gelişme alanı haline geldi ve Avrupa bu konuda da dünya çapında işler yapabileceğini gösterdi” ifadelerini kullandı.

Araştırmada, reklamların finanse ettiği internetten faydalanan kullanıcılar ve Avrupa'da dijital inovasyonun gelişimini korumak için çalışan karar alıcılar için önemli önerilere de yer verildi. IAB Avrupa tarafından geliştirilen bu öneriler, halen AB kurumları tarafından görüşülen metinler yerine, tüketicilere daha çok yarar sağlayacak, mevzuata uygun veri koruma kurallarını da içeriyor.

“Avrupa Ekonomisinde Dijital Reklamcılığın Yeri” araştırması hakkında daha detaylı bilgi edinmek ve raporun tamamını incelemek isterseniz www.iabeurope.eu web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi dijital reklamcılık sektöründe faaliyet gösteren okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


Görsel Keşif Teknolojileri Dünyayı Değiştiren Teknolojilerden Birisi Olacak!

$
0
0

Türkiye’nin bir bilgi toplumuna dönüşüm sürecine katkıda bulunan pek çok proje ve çalışmaya imza atan Türkiye Bilişim Vakfı, "Dünyayı Değiştirecek Şirketler" listesinde 19. sırada yer alan Blippar’ın kurucu ortağı ve CEO’su Ambarish Mitra’yı ağırladı.

"Dünyayı Değiştirecek Şirketler" listesinde 19. sırada yer alan Blippar’ın kurucu ortağı ve CEO’su Ambarish Mitra, Türkiye Bilişim Vakfı’nın konuğu oldu. Mitra, artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik, programlama ve görsel keşif teknolojilerinin iletişim ve pazarlama dünyasında kullanılmaya başlanmasıyla insanların günlük yaşantısında köklü değişikliklerin olacağını dile getirdi.

Artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik, görsel keşif, programlama ve derin öğrenim gibi yeni teknolojiler üzerine odaklanan Ambarish Mitra, bu yöntemlerin iletişim ve pazarlama yöntemlerini ne yönde değiştirdiğinden söz ederken, görsel keşif ve artırılmış gerçekliğin köklü bir değişim sürecini başlattığını belirtti. Artırılmış gerçekliğin şu an gerçeği deneyimlememizi tamamıyla değiştirecek, ikinci çağına (2.0) geçtiğinden ve görsel keşif ile fiziksel dünyamızın tamamının sınırsız içeriğe anında ulaşabileceğimiz bir mecra haline geleceğini belirten Mitra, Artırılmış Gerçeklik 2.0 ile “nesnelerin interneti” dönemine ek olarak “nesnelerin üzerindeki internet” döneminin başladığını vurguladı.

Blippar Türkiye CEO’su Zehra Öney 2020 yılında tahmini 100 Milyar Dolara ulaşacak olan artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik pazarına ilginin hızla arttığına dikkat çekerken, Blippar, Google, Facebook, Apple, Samsung gibi şirketlerin artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik alanında yaptığı yatırımların hızla ve katlanarak arttığının da altını çizdi. Günümüzde artırılmış gerçekliğin sanal gerçekliğe göre daha büyük bir pazara sahip olması, önümüzdeki 5 yıl içinde de değişmeyecek. 2020'de ulaşılması beklenen 100 milyar dolarlık pazarın %50'den fazla olan büyük bölümünü artırılmış gerçeklik oluşturacak.

Araştırmalara göre artırılmış gerçeklik pazarı içinde, artırılmış gerçeklik gözlüklerinin önemi artmaya başlıyor: 2020'de artırılmış gerçeklik gözlük satışları 21 milyon'a ulaşacak. Bununla birlikte mobil cihazlar artırılmış gerçekliğin tabi ki en önemli cihazları olmayı sürdürecek.

Artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik gördüğümüz dünyaya ek bilgiler, referanslar ve multimedya sağlayabiliyor. Eğitimden, perakendeye birçok sektör sınırlarını aşıyor, zincirlerini kırıyor ve bütünleşmiş, duyulara hitap eden hikâyeler yaratıp kullanıcısını içine çekiyor.

Haberimizi teknolojik gelişmeleri yakından takip eden okurlarımız ve tekno-girişimciler başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

İstanbul, Dünyanın En Büyük Gayrimenkul Pazarlarından Birisi!

$
0
0

Jones Lang LaSalle (JLL) tarafından yapılan küresel ticari gayrimenkul faaliyetlerinin odağında bulunan şehirlerin belirlendiği Global300 araştırmasının sonuçları açıklandı.

İstanbul, küresel ticari gayrimenkul faaliyetlerinin odağında bulunan şehirlerin yer aldığı Global300 araştırmasında, dünyada 20'nci, Avrupa'da ise 4'üncü oldu.

Global300 araştırması; bir şehrin ekonomik ve gayrimenkul gücü ile statüsünü ölçen Ticari Cazibe Endeksi'ni baz alıyor. Endeks, yatırım hacmi ve ticari gayrimenkul stoğu gibi kilit gayrimenkul ölçümlerinin yanı sıra ekonomik çıktı, nüfus, hava yolu bağlantısı ve kurumsal varlık gibi sosyo-ekonomik ve ticari göstergeleri de kapsıyor. Global300'de yer alan şehirler; dünyanın en güçlü, üretken ve bağlantılı şehirleri olarak tanımlanıyor.

Araştırmaya göre; "Dünyanın En Büyük İş Merkezleri ve Gayrimenkul Pazarları" olarak tanımlanan 30 şehir arasında İstanbul, 20. sırada bulunuyor. İstanbul ayrıca, Avrupa sıralamasında 4'üncülüğe yerleşti.

Listenin ilk dört sırasında "süper şehirler" olarak nitelendirilen Tokyo, New York, Londra ve Paris bulunurken, İstanbul ise Washington DC, Hong Kong ve San Francisco gibi şehirlerle birlikte ikinci 10'da yer aldı. Boston, Sydney ve Frankfurt gibi şehirler ise sıralamada üçüncü 10'da yer alarak İstanbul'un altında kaldı.

Araştırmada, İstanbul'un hızlı büyüyen ekonomisi ve nüfusundan aldığı güçle, Londra, Paris ve Moskova ile Avrupa'nın dört mega şehrinden biri olma yolunda ilerlediğine işaret edildi.

İstanbul'a hava yoluyla gelen yolcu sayısının, son beş yılda ikiye katlanarak 80 milyonunüzerine çıktığı vurgulanan araştırmada, şehrin bir ulaşım merkezi olarak öneminin günden güne arttığı kaydedildi.

Araştırmada, İstanbul'a yapılan yatırımların, yeni metro hatlarının yanı sıra Boğaz'a yapılan 3. Köprü ve 3. Havalimanı ile sürdüğü aktarılarak, şehirdeki A sınıfı ofis stoğunun gelecek üç yıl içinde yüzde 57 artmasının beklendiği bildirildi.

Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan JLL Türkiye Ülke Başkanı Avi Alkaş, 300 şehrin yer aldığı sıralamada ilk 30'un ağırlığının diğerlerine kıyasla çok daha yüksek olduğunu söyledi.

Dünyanın en büyük iş merkezleri ve gayrimenkul pazarları olan 30 şehir:

Global300 Araştırması
 İlk 10
 İkinci 10 Üçüncü 10
1- Tokyo
2- New York
3- Londra
4- Paris
5- Los Angeles
6- Seul
7- Chicago
8- Şangay
9- Pekin
10- Moskova
11- Washington DC
12- Hong Kong
13- Atlanta
14- Dallas
15- San Francisco
16- Singapur
17- Sao Paulo
18- Houston
19- Jakarta
20- İstanbul
21- Boston
22- Mumbai
23- Sydney
24- Delhi
25- Toronto
26- Mexico City
27- Bangkok
28- Frankfurt
29- Guangzhou
30- Manila

Söz konusu 30 şehrin gayrimenkul yatırımlarındaki payının yüzde 60 olduğunu, sınır ötesi yatırımlarda bu oranın yüzde 64'e yükseldiğini aktaran Alkaş, şunları kaydetti:

"Perakende satışların yüzde 3'ü yine bu şehirlerde gerçekleşirken, ofis istihdamının da yüzde 37'sini listedeki ilk 30 şehir sağlıyor. Araştırmada ayrı bir parantez açılarak, İstanbul'un en çok gelişen 10 şehir arasında gösterilmiş olmasını da dikkat çekici buluyoruz. Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz ay yine JLL tarafından yayınlanan Şehir Endeksi ve Şehirlerin Yeni Dünyası araştırmasında da İstanbul, yabancı yatırımcıların gözdesi olarak gösterilen Gelişen Dünya Şehirleri kategorisinde yer almıştı."

Global300 araştırması hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.jll.com.tr/turkey web adresini ziyaret edebilirsiniz.

JLL Türkey kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

2020’nin Kamu Kuruluşları Mobil, Dijital ve Analitik Olacak!

$
0
0

Demografik değişimler, dijital yaşam tarzları, teknolojik gelişmeler vatandaşların kamu kuruluşlarından beklentilerini artırıyor. Kamu kuruluşlarının artan beklentilere cevap verebilmesi faaliyet modellerinde radikal bir değişimi gerektiriyor. 2020’de kamu kuruluşları sağlıktan eğitime, ulaştırmadan enerji ve adalete tüm sektörlerde veriyi kullanarak öngörüler yapabilmeli, önleyici çözümler geliştirmeli ve kişiselleştirilmiş hizmetler sunmalı; teknolojiyi kullanarak erişimini yaygınlaştırmalı; sivil katılımı teşvik ederek etkin politikalar geliştirmeli.

Denetim, vergi, yönetim danışmanlığı, kurumsal risk ve finansal danışmanlık hizmetlerinde dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan Deloitte, ‘Kamu 2020: Kamunun Geleceğine Yolculuk’ raporunu yayınladı. Geleceği kucaklamak isteyen kamu kuruluşlarına ışık tutmayı amaçlayan rapor, değişime yol açan faktörleri ve değişimi tetikleyecek trendleri içeriyor. Vatandaşların değişen ihtiyaçlarını karşılamak üzere kamu kuruluşlarının nasıl bir dönüşüm sürecinden geçeceğini ortaya koyuyor.

Deloitte Türkiye Kamu Sektörü Lideri Cem Yılmaz konuyla ilgili, “2020’nin kamu sektörü, değişen ve hızlı bir şekilde sofistike hale gelen vatandaş talepleri, değerleri ve ihtiyaçları ile geçmiştekinden çok daha farklı bir anlayışla yönetiliyor olacak. Türkiye’de gelecekte göreceğimiz kamu sektörünü tahayyül edebilmek için, kamu sektöründe global ölçekte ön plana çıkan bazı kritik dönüşüm alanlarına göz atmak gerekli. Türkiye’de e-devlet’ten ilköğretim çağındaki öğrencilere tablet üzerinden eğitim verilmesine, sağlık hizmetlerinin tamamen yeniden yapılandırılmasından gün geçtikçe güçlenen ve katılımcılığı artan STK’lara, sosyal medyanın kamu kurumları tarafından aktif kullanımından ulaşımda akıllı kart uygulamalarına kadar geniş bir yelpazede değişimi gözlemliyoruz. Öte yandan globaldeki iyi uygulama örnekleri ile kıyaslandığında Türkiye’de kat edilecek uzun bir yol olduğunu görüyoruz. Türkiye’de kamu sektörünün gelişim alanları olarak özellikle politika geliştirme, uygulama ve izleme, kamu-özel sektör işbirlikleri, yeni ve yetkin insan kaynağı bulma, veri analitiği konuları göze çarpmaktadır” dedi.

Değişime Yol Açan Faktörler

1- Demografik etkenler: Refah, ekonomik güç ve nüfus artışı batıdan doğuya kayıyor. Artan global göç trendi kültürel kimliklerin iç içe geçmesine ve gerçek anlamda global vatandaşların ortaya çıkmasına neden olurken dünyanın dört bir yanında mega kentler gelişiyor.

2- Toplumsal etkenler: Kamu kuruluşları, bir yandan internete bağlı yaşayan kişilerin artan beklentilerini karşılamak amacıyla en yeni teknolojileri kullanırken, bir yandan da halen internet kullanmayan kişilere ulaşmaya devam etme çabasında. Bilgi ve teknolojiyle donanmış vatandaşlar-tüketiciler, toplumsal sorunların çözülmesi ve yolsuzlukla mücadele alanlarında daha önemli bir rol oynuyor.

3- Ekonomik etkenler: Kamu kuruluşları mali sorunlar, alt yapı yetersizliği ve artan gelir dengesizlikleri ile mücadele ediyor. 2020’de nakit ve geleneksel para sistemleri yerine dijital para birimleri ve mobil ödemeler yaygınlaşıyor.

4- Dijital etkenler: 2020’de bireyler ve kamu kuruluşları gelişmiş analitik yöntemleri kullanarak kitlelerin gücünden yararlanıyor, sosyal ağlar yaşamın her boyutunu etkiliyor. Çoğu tüketici kendi kişisel verilerini tasarruf, kolaylık ve özelleştirme imkânları karşılığında takas veya satış yoluna giderken, gerçek anlamda bilgi, para birimine dönüşüyor.

5- Üssel büyüyen teknolojiler: 2020’de robot teknolojileri hız kazanırken, yapay zeka ile donatılmış robotlar karmaşık işlevleri yerine getirebiliyor ve insanlardan öğrenebiliyor.

6- Siber-fiziksel sistem teknolojileri: 2020’de insansız hava araçları, drone’lar, nesnelerin interneti (IoT), sensörler, mekânsal teknolojiler hızlı adımlarla gelişiyor. Sağlık, ulaştırma, güvenlik ve savunma, altyapı yönetimi gibi birçok alanda hizmet verme modellerine bu teknolojiler entegre ediliyor.

Gelecek İçin Radikal Değişim Şart

Rapora göre, vatandaşların beklentileri ve kamu kuruluşlarının bunları karşılayabilme yetkinliği arasındaki fark, hiç olmadığı kadar açılmış durumda. Yedi trendin kamu kuruluşlarını yeniden şekillendirerek kamu sektöründe bir dönüşümü beraberinde getirme potansiyeli bulunuyor:

1. Çözüm sağlayıcı kamu kuruluşları yerine imkân sağlayan kamu kuruluşları

2020'de en başarılı kamu kuruluşları, sorunları sadece kendisi çözmeye çalışmaktan ziyade, kamu sektörü dışında toplumsal çözümler geliştirilmesine olanak sağlıyor.

2. Kişiye özel hizmet sunumu

2020'ye doğru ilerlerken kamu kuruluşlarının sunduğu pek çok kamu hizmeti kişiselleştirilmiş bir hal alıyor ve hizmetlere hem evlerden hem de mobil cihazlardan erişilebiliyor.

3. Dağıtık yönetişim

Daha fazla idari işlev vatandaşlarla ortaklaşa tesis ediliyor. Teknoloji, bazı görevlerin vatandaşlara dağıtılabilmesini mümkün kılıyor. Siyasi karar vericilerin vatandaşlarla birlikte çalışması ile alınan nihai karar ve politikaların etkinliği artıyor.

4. Veri konusunda akıllıca davranan kamu kuruluşu

Tahminsel modelleme ve analitik uygulamalar, kamu kurumlarının sorun oluştuktan sonra çözüm sunma yaklaşımı yerine proaktif davranarak önlem almasını mümkün kılıyor.

5. Kamu kuruluşlarının finansmanına yönelik alternatif modeller

Dinamik fiyatlandırma ve kullandıkça öde gibi sistemler geleneksel fiyatlandırma modellerinin yerini alıyor. Kamu kuruluşları altyapı hizmetlerinde arz-talep dengesini sağlamak için yol kullanımı ve otoparklara yönelik olarak çeşitli dinamik fiyatlandırma modellerine geçecek.

6. Kamuda ihtiyaca göre hizmet modeli

Kamu sektörünün işgücü modelinde radikal değişimler oluyor. Danışmanlık şirketlerinde olduğu gibi çalışanlar belirli departmanlara ait olmak yerine projeler arası geçişli çalışıyor. Kamu kuruluşları farklı kaynakları (ör: yüklenici çalışanları, açık kaynak, serbest çalışanlar, vb.) kullanarak yetenek ağlarını genişletiyor.

7. Ulusal refah için yeni zemin

Ulusal refahın ölçülmesinde GSYİH ve GSMH gibi ölçütler yetersiz kaldığından kişisel güvenlik, sağlık ve afiyet, barınma, sıhhi sistemler, kişisel özgürlük vb. kriterlerin gerçekleşme ve hayata geçirilme seviyelerini dikkate alan ölçütlere yer veriliyor.

2020’nin Kamu Kuruluşları

Eğitim: Yetkin işgücü sıkıntısı “kariyer odaklı” öğrenimi gerekli kılıyor. Değişen öğrenim ihtiyaçları eğitimin anlamını, eğitimi kimin ve nasıl vereceğini yeniden şekillendiriyor. Öğrenciler, proje bazlı öğrenim ve kendi kendine öğrenim ortamları üzerinden birbirlerinden bir şeyler öğreniyor ve öğretmen konumuna geliyor. Sanal, teknoloji destekli, kişiselleştirilmiş ve dinamik bir eğitim artık yeni norm oluyor.

Enerji ve Çevre: Akıllı aygıtlar daha akıllı enerji tercihlerinin kapısını açarken, sensörler, insansız araçlar, aktivist vatandaşlar ve bilinçli tüketiciler çevreyi izleme ve koruma alanında birlikte kamuyla birlikte çalışıyor. Bazı vatandaşlar evlerini ve ofislerini elektrik üretmede kullanıyor ve fazla kapasiteyi şebekeye satıyor. Yeşil binalar artık kural haline geliyor, yeşil kentler oluşuyor. Bir yandan da sıfır-enerjili evler, çatıda tarım ve geri dönüşümlü inşaat gibi gelişmeler gerçekleşiyor.

Sağlık Hizmetleri: 2020’de hâkim sağlık hizmetleri trendi, tek kelimeyle, ‘‘yaygınlık’’. Mobil sağlık uygulamaları, tele-tıp, uzaktan izleme ve yutulabilir sensörler zengin bir veri akışı oluşturuyor. Biyoenformatik ve analitik uygulamalar kişisel risk değerlendirmelerinin ve kişiye özel ilaçların kapısını açıyor. Robotlar, 3 boyutlu baskı ve kök hücre araştırmaları alanındaki ilerlemeler cerrahi müdahaleleri daha güvenilir kılıyor ve daha iyi sonuçlar elde edilmesini sağlıyor. Sağlık sistemleri kısa vadeli tedavilerden ziyade uzun vadeli önleme ve yönetim çalışmalarına odaklanıyor.

Hukuk ve Adalet: 2020’de adli yapılar kamu güvenliğini sağlama ve suç işleyenleri topluma kazandırma için yenilikçi yöntemleri ve teknolojileri kullanıyor. Mobil bilişim ve elektronik izleme sanal tutukluluk kavramını uygulanabilir kılıyor. İnsansız hava araçları gökyüzünden izleyen birer göz haline gelirken yerdeki yetkililer de giyilebilir bilgisayarlar, yüz tanıma yazılımları ve öngörü sağlayan video sistemleri kullanıyor.

Ulaştırma: 2020’de dinamik fiyatlandırma sistemleri, araç paylaşımı ve mobil cihazlarla kullanılabilen işbirliğine dayalı ulaştırma modelleri büyük kentlerde trafik sıkışıklığını ortadan kaldırmaya yardımcı oluyor. Elektrikli araçlar ve e-bisiklet gibi sürdürülebilir ulaşım seçenekleri yaygınlaşıyor. Fazla sayıda insansız hava aracı sivil veya ticari kullanıma hizmet vermeye başlıyor.

 

“Kamu 2020: Kamunun Geleceğine Yolculuk” başlıklı rapor hakkında ki daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Star Wars Ekonomisi Koleksiyonlarla Milyar Dolarlara Koşuyor!

$
0
0

Yıldız Savaşları serisinin yedinci filmi Star Wars: Güç Uyanıyor, 50 milyon dolarlık ön bilet satış rakamıyla vizyona girerken filmin karakterleri ve objelerinden oluşan başka bir koleksiyon da pazarda rekor kırıyor.

Tekstilden oyuncağa, bilgisayar oyunundan kalem kitaba kadar yüzlerce ürünüyle tüm dünyada büyük bir ekonomi oluşturan Star Wars serisinin, yalnızca son filmi ile ürün satışlarından 50 milyar dolarlık bir hacme ulaşacağı ön görülüyor.

Star Wars
çılgınlığı koleksiyonerleri de pazara çekmiş görünüyor. Bunlardan bir tanesi de Türkiye’nin en çok ziyaret edilen e-ticaret platformlarından sahibinden.com’da ilan yayınlayan bir koleksiyoner. Bahsettiğimiz koleksiyoner tarafından Lego’nun 2001’den beri her yıl 2-3 model çıkardığı Star Wars UCS özel serisi eksiksiz şekilde 99 bin TL’ye satışa çıkarıldı.

İçinde Millennium Falcon, Yoda, Imperial Star Destroyer gibi Star Wars’un en sevilen öğelerinin bulunduğu 43 bin parçalık 23 setten oluşan orijinal Lego Star Wars koleksiyonunu satışa çıkaran ilan sahibi, ciddi alıcıları davet ederek koleksiyonu satmadan önce göstereceğini belirtiyor.

99 bin TL'ye şatışa çıkarılan Lego Star Wars koleksiyonu hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.sahibinden.com web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Deloitte, Elektrik Enerjisi Sektörünün Geleceğini Değerlendirdi!

$
0
0

Deloitte’un‘2015 Küresel Elektrik Enerjisi Sektörünün Geleceği’ raporuna göre elektrik enerjisi sektöründe talep giderek artıyor, regülasyonlar sıkılaşıyor ve sektör oyuncuları eşi benzeri görülmemiş zorluklarla karşılaşıyor. Elektrik üreticilerinin ise maliyetleri azaltmaya, akıllı şebekelere geçmeye, iş modellerini gözden geçirmeye, müşteriye ve yeni yeteneklerin yönetimine odaklanmaya ihtiyacı var.

Denetim, vergi, kurumsal finansman, kurumsal risk ve yönetim danışmanlığı hizmetlerinde dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan Deloitte, ‘2015 Küresel Elektrik Enerjisi Sektörünün Geleceği’ başlıklı raporunu yayımladı. Küresel elektrik enerjisi üretim sektörünü değerlendiren rapor, bu sektörün aktörlerine kilit noktaları ve geleceğe ilişkin trendleri aktarıyor.

Her ne kadar küresel elektrik enerjisi sektörünün geleceği konusunda kabul edilmiş tek bir vizyon olmasa da, sektörün değişimin eşiğinde olduğu su götürmeyen bir gerçek. Deloitte raporuna göre elektrik enerjisi alanında faaliyet gösteren kurumlar fiyat indirimleri, hizmet kalitesinin artırılması, yeni ürün ve hizmetler için gelen talep, çevrenin korunmasına daha yüksek önem verilmesi, geleneksel iş yapış biçimini değiştiren teknolojik gelişmeler gibi etkenlerle değişen ortama ayak uydurabilmek için yönetim modelini değiştirmeli.

Türkiye’de Dağıtık Üretim ve Yenilenebilir İlgi Çekiyor

Deloitte Türkiye Enerji ve Doğal Kaynaklar Lideri Uygar Yörük konuyla ilgili olarak şunları kaydetti: “Raporda yer verilen global trendlerin Türkiye’de de yansımalarını gözlemliyoruz. Örneğin yenilenebilir enerji, ülkemizde de ulusal stratejilerin önemli bir parçası haline gelmiş durumda. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2015-2019 Stratejik Planı yenilenebilir enerji için iddialı hedefler içerirken 2014 yılında açıklanan Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı ile yenilenebilir enerji hedeflerine yönelik bir yol haritası ortaya konmuş durumda. Söz konusu hedeflerin hayata geçebilmesinin çok kolay olmadığının, bu doğrultuda başta kamu olmak üzere STK’lar, yatırımcılar, finans kurumları ve diğer kritik paydaşlara önemli görevler düşüyor.

Avrupa’ya paralel olarak Türkiye’de de dağıtık üretimin giderek daha fazla ilgi çektiğini ve yaygınlaştığını gözlemliyoruz. Özellikle lisanssız dediğimiz dağıtık üretimin yaygınlaşması ile Türkiye’de hızlı diyebileceğimiz bir sürede proje geliştiren, söz konusu projelerin mühendisliğini yapan, ekipmanlarını ve yardımcı bileşenlerini üreten, kurulumlarını gerçekleştiren bir yenilenebilir enerji sektörü oluşmuş durumda. Sektör, konusunda uzmanlaşmış kişiler ile şimdiden endüstriyel gelişim ve istihdama da katkı sağlıyor. Kesintili üretim yapan rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilirlerin ülkenin üretim portföyündeki ağırlığının artması ancak şebekenin bu artışı desteklemesi ile mümkün oluyor. Ülkemizde de yatırımcının giderek artan rüzgâr ve güneş yatırımı iştahı, şebekede iyileştirmeye yönelik inisiyatiflerin artmasına yol açıyor. Söz konusu inisiyatiflerin önemli bir bileşeni olan akıllı şebekeler konusunda da gerek kavramsal altyapısına yönelik çalışmalar, gerekse pilot uygulamalar ile mesafe kat ediliyor.”

Rapora göre elektrik enerjisi sektöründe yer alan kurumlar için önümüzdeki dönem trendleri şöyle:

  • Üretim portföyü optimizasyonu: Fiyatlarda görülen dalgalanma ve sürekli değişen çevresel etkenler sebebiyle kurumların, bu gibi değişkenlerden etkilenmeyi minimuma indirmek için daha ‘esnek’ stratejiler geliştirmesi faydalı olabilir.
  • Akıllı şebekelerden avantaj elde etmek: Akıllı şebekelerde, bilgi teknolojilerinin etkin kullanımı gerçek zamanlı altyapı yönetimini destekliyor; güvenirliğini, ulaşılabilirliğini ve etkinliğini artırıyor.
  • Yenilenebilir enerjiye dayalı dağıtık üretimi desteklemek: Özellikle akıllı şebekeler ve yenilenebilir teknolojilerin geliştirilmesi ve daha düşük maliyetler ile yenilenebilir enerji kapasitesinin kurulabilmesi, dağıtık üretimin daha uygun fiyatlı olmasının yolunu açıyor.
  • Müşteri bağlılığının dönüşümü: Müşteri beklentilerinin artması, tüketicilerin online dünyada varlıklarını artırması ve dağıtık üretimin ivme kazanması, enerji sektörünün müşteri odaklı olmayan yapısını değişmeye itiyor. Özellikle ayrıntılı tüketim bilgisi, şeffaf ve doğru fatura bilgisi alamayan tüketicilerin, alternatif bir enerji sağlayıcı kuruma geçme özgürlüğüne sahip olması söz konusu. Gelişmiş ülkelerdeki tüketicinin sosyal ağlara yüksek erişimi ile memnun kalmadığı durumda alternatif firmalara yönelebilmesi müşteri bağlılığı yaratmayı zorlaştırırken; gelişmekte olan ülkelerde artan teknoloji kullanımı, müşteri ilişkileri dinamiklerini değiştiriyor. Bu çerçevede enerji sağlayıcı kurumların, müşterinin değişen ihtiyaçlarını anlayan çözümler geliştirmesi gerekiyor.
  • Verimliliği artırma ve maliyeti azaltmak: Elektrik fiyatı, bir ülkenin rekabetçi avantajını ve vatandaşın refahını belirleyen temel etkenler arasında yer alıyor. Fiyat indiriminin gerçekleştirilebilmesi için ise kurumların süreçlerinde verimliliği ve etkinliği artırması gerekiyor. Bu ise, verimsiz işleri bertaraf etme, hiyerarşiyi ortadan kaldırarak organizasyonları yalınlaştırma, akıllı şebeke uygulamalarını artırma, etkin müşteri hizmetleri ile müşteri odaklı bir iş kültürü inşa etme gibi yollarla mümkün…
  • Regülasyonları değere çevirmek: Dünyanın birçok bölgesinde enerji sektörüne ilişkin regülasyonlar, genelde çevre, hizmet kalitesi ve tedarik süreçlerine odaklanıyor. Düzenleyici yapı geliştikçe, elektrik üretiminin karlılığı da değişiyor. Belirsizlikleri giderebilmek için, rasyonel ve öngörülebilir bir düzenleyici yapı sağlamak gerekiyor. Bu değişimlere ayak uydurmak isteyen enerji şirketlerinin, düzenleyici değişikliklerini öngörebilmesi ve iş modellerini değişikliklere göre uyarlayarak rekabet avantajı sağlamaları gerekiyor.
  • ‘Uluslararası’laşma: Ulusal pazardan uluslararası pazara geçiş yapan şirketlerin çoğu Avrupa Bölgesi’nden… Zira bu ülkelerdeki piyasalar olgun ve düşük büyüme oranlarına sahip. Kimi şirketlerin nakit akışını sürdürülebilir kılması için ise, rekabet avantajına sahip olacakları uluslararası piyasalara açılması gerekiyor.
  • Yeni yönetim modelleri ve yetkinlikler: Elektrik sektörünün geleceğe ilişkin pek çok öngörüsü, teknolojik inovasyonun dönüşüm yaratma potansiyeline dayanıyor. Kamu teşvikleri, tüketici talepleri, daha etkin bir varlık yönetimi ihtiyacı gibi faktörler, pek çok kurumu –bazı bölgelerde ekonomideki düşük büyüme oranları köklü bir değişim yapılmasına engel olmasına rağmen- yeni modeller geliştirmeye itiyor.
  • Yetenek yönetimini geliştirme: Sektördeki değişime paralel olarak sektör oyuncuları, bu değişimi yönetecek yeni yeteneklere gereksinim duyacak. Yaşlanan iş gücü ve giderek artan yetkinlik açığı hali hazırda devam eden operasyonları tehlike altına almaya başladı. Enerji firmaları daha karmaşık, veriye dayalı ve akıllı teknolojileri benimsedikçe, kurumlar analitik, yönetsel ve ticari yetkinliklere sahip profesyonellerin istihdamına odaklanacak. Tüm bu değişimler firmaların yasal düzenleyicilerle işbirlikleri yapan, müşteri odaklı düşünen, hizmetlerde inovasyona odaklanan yeni bir kültür benimsemelerini gerekecek.

Deloitte hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www2.deloitte.com web dresini ziyaret edebilir, ‘2015 Küresel Elektrik Enerjisi Sektörünün Geleceği’ raporunun tamamına ise buradan ulaşabilirsiniz.

Haberimizi elektrik enerjisi sektöründe faaliyet gösteren girişimcilerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Viewing all 209 articles
Browse latest View live