Quantcast
Channel: Girişim Haber - Trend / Yükselen Değer
Viewing all 209 articles
Browse latest View live

3B Baskı Teknolojileri Tüm Detaylarıyla Uluslararası Sempozyum'da!

$
0
0

Son yıllarda adını sık sık duyduğumuz ve oldukça ilgi gören 3D yazıcılarda üç boyutlu baskı teknolojileri, günlük yaşamda kullanılabilecek birçok ürünün tasarlanarak hayatımıza entegre edilmesini sağlıyor. Tasarım ve yapılabilecekler konusunda, sınırların olmadığı bir dünya yaratan yazıcılar ile banyo seramiğinden implant dişlere, protez kollardan otomotiv yedek parçalarına kadar birçok alanda ürünün 3 boyutlu çıktısı alınabiliyor.

Pazarın büyüklüğünün farkında olan Demos Fuarcılık, ‘3D Print Expo Turkey’ fuarı ile eş zamanlı olarak “3B Baskı Teknolojileri Uluslararası Sempozyumu”nu 5-7 Mayıs 2016 tarihleri arasında İstanbul Pullman Otel’de organize ediyor.

Başta makine ve otomotiv sanayine olmak üzere inşaat-yapı, sağlık ve kozmetik sektörlerine büyük hareket getirecek “3D Print Expo”; Marmara Üniversitesi, Kayseri Erciyes Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve Karabük Üniversitesinin desteğiyle 3 boyutlu baskı teknolojilerinin konuşulacağı “3B Baskı Teknolojileri Uluslararası Sempozyumu” ile eş zamanlı başlıyor. Demos Fuarcılık tarafından 5-7 Mayıs 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek fuar ve uluslararası nitelikteki sempozyum; makine üreticilerinin, otomotiv imalat ve yan sanayicilerinin yanı sıra doktorların, mimarların ve inşaat mühendislerinin de yoğun ilgisini çekecek.

Diş İmplantı Artık 3 Boyutlu Yazıcılardan da Basılabilecek

1980’li yıllarda temelleri atılmış olan, 3D baskı teknolojisi 2000'li yıllardan itibaren ulaşılabilir hale geldi. Var olan her nesneyi bir çeşit 'klonlama' özelliğine sahip olan bu teknoloji, bilim adamları tarafından zamanla geliştirilerek 21.yüzyılın en iyi icatlarından biri oldu.

3B yazıcılarda üç boyutlu baskı teknolojileri; giyimde, sağlık sektöründe, makine üretiminde, otomotiv sanayinde, yapı işlerinde, aksesuar, ayakkabı tasarımı, endüstriyel ve mimari tasarım, eğitim alanında, bilimsel çalışmalarda vb. birçok alanda kullanılıyor.

Uluslararası nitelikte organize edilen sempozyumda öne çıkan başlıklar ise şöyle;

  • Kişiye Özel Refleksoloji Tabanlıkların Tasarımı,
  • 3B Yazıcı ile Kişiye Özgü İmplant Tasarımı ve Üretilmesi,
  • 3 Boyutlu Yazıcı Tasarımı ve Ürün Testi,
  • Profesyonel Makyaj Alanında 3B Baskı Teknolojilerinin Kullanımı,
  • Yaş Pasta Süslemeleri İçin 3B Yazıcı Tasarımı ve Prototipi,
  • Silah Mekanik Sistemleri İçin 3B Eğitim Modellerinin Geliştirilmesi

Türkiye’de de bu konunun üzerine düşen birçok firma var. Demos fuarcılık da teknolojinin gelişimi ve sektörün büyümesi amacı ile Türkiye’de ilk kez‘3B Baskı Teknolojileri Uluslararası Sempozyumu’nu düzenleyerek yurt içi, yurt dışı sektör temsilcilerini ve alanında uzman akademisyenleri bir araya getiriyor. Sempozyumu takip etmek isteyenler biletlerini Biletix’ten alabilecekler.

“3B Baskı Teknolojileri Uluslararası Sempozyumu” hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.3dexpoturkey.com web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


4. Sanayi Devrimi ile İş Dünyası Altın ve Yeşil Yakalılarla Tanışıyor!

$
0
0

4. Sanayi Devrimi ile birlikte yeşil ve altın yakalıların çağı başlıyor. Türkiye’de yaklaşık 500 bin kişiyi etkileyecek bu dönüşümle birlikte karbon satış uzmanları, veri madencileri, robot teknolojisi alanında uzmanlaşmış mühendisler gibi yeni meslekler hayatımıza girecek.

Ekonomiye ve istihdama bilgi ve iletişim teknolojilerinin yön vermesiyle yeni meslekler hayatımıza girmeye başladı. İnovatif iş alanlarının doğmasında önemli bir rol oynayan 4. Sanayi Devrimi ile altın ve yeşil yakalı çalışanlar, 2020 yılından itibaren istihdamın belirleyici gücü olacak. Veri madencileri, bilgi güvenliği uzmanları, nanoteknoloji ve robot teknolojisi alanında uzmanlaşmış mühendisler, çevre avukatları, karbon satış uzmanları gibi yeni meslekler öne çıkacak. Bu açıdan 4. Sanayi Devrimi’nin iş dünyasında ezberleri bozması bekleniyor. İstanbul’da Dijital Dönüşüm Derneği tarafından 12 Mayıs 2016 tarihinde düzenlenecek Endüstri 4.0 Türkiye Forumu’nda, Türkiye’de ve dünyada milyonlarca çalışanın bu değişimden nasıl etkileneceği, iş dünyasının bu değişime nasıl adapte olacağı tartışılacak.

Türkiye’de Yaklaşık 500 Bin Kişinin Yakası Değişecek

Çevreci faaliyetlerin gelecek için büyük önem kazanması yeşil yakalıların; dijitalleşme ve bilişim sektöründe çığır açan yeni gelişmeler ise altın yakalıların hayatımıza gireceğine işaret ediyor. Dijital Dönüşüm Derneği Genel Sekreteri Koray Tuncer, iş hayatında yaşanacak bu dönüşümün Türkiye’de yaklaşık 500 bin kişinin yakasının yeşil ve altın renklerine döneceğinin öngörüldüğünü belirtti. Tuncer; “Türkiye’de mavi ve beyaz yakalılar olmak üzere yaklaşık çalışan sayısı toplam 26 milyon civarında. Endüstri 4.0 ile artık yeşil ve altın yakalı çalışanların dönemi başlıyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde 500 bin kişinin bu dönüşümden etkilenmesi bekleniyor. İstanbul’da düzenleyeceğimiz Endüstri 4.0 Türkiye Forumu’nda özellikle Türkiye’de endüstrinin bu dönüşüme nasıl uyum sağlayacağını ve yeni nesil insan kaynakları politikalarının nasıl yönetilmesi gerekeceğini tartışacağız” diye konuştu.

Siemens sponsorluğunda Dijital Dönüşüm Derneği tarafından gerçekleştirilen Endüstri 4.0 Türkiye Forumu, 12 Mayıs 2016, Perşembe günü İstanbul Kadir Has Üniversitesi’nde düzenlenecek.

Endüstri 4.0 Türkiye Forumu hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.industry40turkey.org web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Global Girişim Sermayesi Yatırımları 2015’te 20 Yılın Zirvesini Gördü!

$
0
0

EY’nin Küresel Girişim Sermayesi Trendleri 2015 Raporu’na göre girişim sermayesi yatırımları 2015 yılında 148 milyar dolar ile yaklaşık 20 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Bununla birlikte raporda 2015’in dördüncü çeyrek döneminde görülen aşağı yönlü trendin 2016 yılında da devam edeceği öngörülüyor.

Türkiye’de 2015’te 41 milyon dolarlık yatırım gerçekleştiğini belirten EY Türkiye Kurumsal Finansman Bölümü Ortağı Demet Özdemir, “Girişim sermayesi yatırımları için 2016, hem küresel çapta hem de Türkiye’de piyasanın sağlıklı bir şekilde yeniden dengelendiği bir yıl olacak” dedi

Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY’nin Küresel Girişim Sermayesi Trendleri 2015 Raporu’na göre geçen yıl yaklaşık 20 yılın en yüksek seviyesine ulaşan girişim sermayesi (VC) yatırımları 2016 yılında rekor seviyelerden uzaklaşacak. Girişim sermayesi yatırımlarının 2015 yılında 8 bin 381 anlaşma ile 148 milyar dolara ulaştığının belirtildiği EY raporunda, geçtiğimiz yılın son çeyrek döneminde görülen aşağı yönlü trendin bu yılın geri kalanında da etkisini sürdüreceği öngörülüyor. Buna karşın Çin’de girişim sermayesi yatırımlarının geçtiğimiz 5 yılda 7 kat yükseliş göstermesinin ardından bu yıl da yukarı yönlü trendi koruması bekleniyor.

“Girişim sermayesi yatırımları için 2016, piyasanın sağlıklı bir şekilde yeniden dengelendiği bir yıl olacak” diyen EY Türkiye Kurumsal Finansman Bölümü Ortağı Demet Özdemir, “Küresel ekonomik büyümenin ılımlı seyrettiği ve faiz oranlarının düşük olduğu bir dönemde yatırımcılar büyüme fırsatlarında arayışı sürdürecektir. İhtiyatlı tutum ile getiri arayışı arasında bir denge oluşacak” değerlendirmesinde bulundu.

İşlem hacminde %10’luk bir artış görüldü

Raporda 2015 yılında fonlamanın bir önceki yıla göre yaklaşık %55 artış kaydettiği belirtilirken, buna karşın işlem hacminde %10’luk bir yükseliş görüldüğüne dikkat çekildi. Raporun sonuçlarına göre bu durum, yatırımcıların 2015’te küresel olarak daha az sayıda ve mali olarak daha yüksek değerli yatırımlar tercih ettiklerini gösteriyor. EY raporuna göre 2015’te gerçekleşen girişim sermayesi yatırımlarının %80’i gelir elde etme aşamasında olan şirketlere yapıldı. Girişim sermayesi yatırımlarının büyük bir çoğunluğunun yılın ilk üç çeyrek döneminde gerçekleştiğinin ifade edildiği raporda, son çeyrek dönemde bir önceki çeyreğe göre %12’lik bir gerileme görüldüğü belirtildi. Söz konusu düşüşte piyasa koşulları, değerlemeler, negatif nakit akışı ve aşırı fonlama ile ilgili endişelerin etkili olduğu ortaya kondu.

Türkiye 2015’te 41 milyon dolarlık yatırım ile potansiyelinin altında kaldı

2015 yılının girişim sermayesi şirketlerinin de altında gruplandığı özel sermaye fonları açısından göreceli olumlu bir sene olduğunu dile getiren Özdemir, 2015 yılında Türkiye’de gerçekleşen girişim sermayesi yatırımlarının 26 işlem ile tüm işlemlerin %8’ini oluşturduğunu ve 41 milyon dolarlık işlem hacmine ulaştığını (değeri açıklanan işlem sayısı 18 adettir) ifade etti.Özdemir, “Girişim sermayesi yatırımları, global verilere paralel olarak, işlem hacmi bakımından geçmiş yıla kıyasla artış gösterirken, Türkiye’nin potansiyelinin altında kaldı” dedi.

Türkiye’deki aşağı yönlü trend küresel görünüm ile paralel seyrediyor

2016 yılında ilk 3 ay itibariyle gerçekleşen girişim sermayesi yatırımı sayısının 5 olarak gerçekleştiğini ve bir önceki yılın ilk çeyreğine oranla 8 işlem gerilediğini vurgulayan Özdemir, “Global ölçüde beklenen yavaşlama trendinin Türkiye’de de görülmesi beklenebilir” değerlendirmesini yaptı.

Yatırımcı 2015’te turizm ve bilişim sektörlerine odaklandı

Sektörel bazda bakıldığında 2015’te global olarak turizm ve bilişim sektörlerine yönelik yıllık fon akışı sırasıyla %126 ve %71 artış gösterdi. Yatırım miktarı bakımından bilişim sektörü 32,1 milyar dolar ile birinci sırada yer aldı. Buna karşın ev ve ofis aletleri ve yenilenebilir enerji gibi alt sektörlere yatırımlarda kayda değer düşüş görüldü. Bu alt sektörlere yönelik fon akışında sırasıyla %43 ve %15 gerileme kaydedildi.

Özdemir,“Büyük anlaşmalar gerçekleştirilmesinin zorlaşması ile birlikte spesifik bir alana odaklanma 2016’da yeniden çekicilik kazanacak. Yatırımcılar en iyi bildikleri alanlara yönelecek”şeklinde konuştu.

Türkiye’de bilişim sektörü çekiciliğini koruyacak

2015 yılında toplam 26 girişim sermayesi yatırımının 25’inin bilişim sektöründe gerçekleştiğini söyleyen Özdemir, bu işlemlerin toplam girişim sermayesi yatırım hacminin %80’ini oluşturduğunu belirtti.Özdemir konu ile ilgili şunları kaydetti: “Gelecek yıllarda da bilişim sektörünün bu alana hem işlem sayısı, hem de işlem hacmi açısından öncülük etmesi bekleniyor. Kurumsal girişim sermayesi (CVC) yatırımlarında da özellikle hizmet olarak yazılım (SaaS) üreten şirketler ve finansal teknoloji şirketlerine (Fintech) yönelik ilginin devam edeceğini öngörüyoruz. 2015 yılında bilişim sektörüne ek olarak yiyecek ve içecek alanında da girişim sermayesi yatırımı gerçekleşti. Önümüzdeki yıllarda, özellikle global ölçekte de görülen trendlere benzer şekilde sağlık sektöründeki girişimlere yapılan yatırımların bilişim sektörünün ardından gelmesi öngörülüyor.”

Çin yükselişini sürdürecek

ABD, 72,3 milyar dolarlık yatırım, 3 bin 916 anlaşma ile 2015 yılında da girişim sermayesi piyasasına öncülük etmeye devam etti. Ancak bugüne kadar ilk defa en büyük ilk 5 anlaşmadan 3’ü ABD dışında, Çin’de gerçekleştirildi. Çin’de girişim sermayesi fonlaması son beş yılda 7 kat büyüyerek, 2010 yılındaki 7 milyar dolar seviyesinden 2015 yılında 49 milyar dolara yükseldi. Aynı zamanda anlaşma hacmi iki kat büyüyerek 2010 yılında 15 milyar dolar iken, 2015 yılında 30 milyar dolara çıktı.

Bu istatistikler göz önüne alındığında, Çin’in Avrupa’daki diğer tüm ülkelerin toplamından 3 kat daha fazla yatırım aldığı görülüyor. Çin’de geçen yıl 3,3 milyar dolarlık China Internet Plus Holding Ltd. anlaşmasını da kapsayan ve içinde birkaç milyar dolar hacimlilerinin de bulunduğu toplam bin 611 anlaşma gerçekleştirildi.

Özdemir, “2016’nın bir olgunluk yılı olması bekliyoruz. Sofistike yatırımcıların daha güçlü ve uzun vadeli işleri ayrıştıracağı bir yıl olacak. Eğer 2016 küresel yatırımlar anlamında 148 milyar dolarlık rekor seviyeye ulaşılan 2015’in gerisinde kalan bir yıl olursa buna şaşırmamak gerek. Bize göre daha iyi anlaşmalar ve bunların lider takımları geleneksel girişim sermayesi fonlarını çekmeye devam edecek. Kurumsal girişim sermayesi de aktif olmaya devam edecek. Yenilik arayışına ve sürdürülebilir büyümeye karşı yoğun bir ilgi olduğunu görüyoruz” diye konuştu.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

İstanbul Geleceğe Hazır Ekonomisiyle Dünyaya Yön Verecek!

$
0
0

Dell ve IHS’nin dünya çapında gerçekleştirdiği araştırmaya göre İstanbul, Geleceğe Hazır Ekonomiler arasında ilk 50 içerisinde yer aldı.

İstanbul, 17 Mayıs 2016 - Dell, dünya çapında belirlediği 50 şehrin teknoloji adapte etme hızı ve tutkusuyla dünyayı değiştireceğini açıkladı. Geleceğe hazır şehirler arasında yer alan İstanbul, hızla büyümesinin yanı sıra insanların ve kurumların iletişimini artıracak yeni araçlara ulaşmasına olanak tanımasıyla öne çıkıyor. Bu sayede yetenekli çalışanları cezbeden şehir, Dell’in hem kamu hem de özel sektörü “geleceğe hazır” hale getirme vizyonuna paralel şekilde gerekli altyapıyı sunuyor.

Dell’in dünya çapında yaptığı araştırma 3 temelden oluşuyor:

  • İnsan kaynağı: Geleceğe hazır bir ekonominin temelinde doğru özelliklerle donatılmış sosyal ve ekonomik değişime yönelmiş insanların olması gerekiyor.
  • Altyapı: İnsanların, kurumların ve teknolojinin her zaman desteklendiği bir altyapıya sahip olmak geleceğe hazır bir ekonominin olmazsa olmazlarından biri.
  • Ticaret: Geleceğe hazır bir ekonomi, inovasyon, büyüme ve kârlılığı artırmak için işletmelere sürdürülebilir fırsatlar yaratır.

Dell TürkiyeÜlke Müdürü Didem Duru, “Dünyamızı değiştirecek inovasyonun hayatın her alanında görüldüğü dijital bir çağda yaşıyoruz. Artan nüfusu desteklemekten oluşturulması gereken güçlü kültüre, herkese ekonomik fırsatlar yaratmaya kadar yaşadığımız şehirlerde her gün yeni zorluklarla karşılaşıyoruz. Geleceğe Hazır Ekonomileri ve özelliklerini anlayabilirsek; şehirler, işletmeler ve bireyler, güçlü ve sağlıklı ekonomilerin oluşmasına zemin hazırlayacak kural ve stratejileri oluşturabilirler” dedi.

İstanbul’un da dünyanın en önemli şehirleri arasında sayılmasının tesadüf olmadığını vurgulayan Duru, sözlerini şu şekilde tamamladı:

“Milyonlarca insanın eşsiz bir süratle iş ve sosyal yaşamını sürdürdüğü İstanbul’da geleceğe hazır bir ekonomi yaratmak için tüm imkanlar bulunuyor. Dell Türkiye olarak hem kamu hem de özel sektörün atacağı her adımda Geleceğe Hazır Ekonomilerin temelini oluşturmak üzere destek vermeye hazırız.”

İstanbul Üretkenlikte 2. Sırada

2015 yılında Harvard Üniversitesi’nde Stratejik İnovasyon Zirvesi ile birlikte hayata geçirilen araştırma, ekonomik veri öngörüleri ve analitik şirketi IHS tarafından hazırlandı. İlki yalnızca ABD’deki şehirler için yapılan araştırmanın küresel versiyonu hakkında konuşan IHS Economics Kıdemli Direktörü James Diffley,“Kamu sektörü, teknoloji şirketleri, girişimcilik toplulukları ve yüksek eğitim alanındaki uzmanlarımızın içgörüleriyle hazırlanan bu araştırmada hangi ekonomilerin Geleceğe Hazır olduğunu değerlendirecek bir metodoloji geliştirdik. Buna göre şehirlerin geleceği şekillendirirken sunabileceği fırsatları göz önünde bulundurduk” dedi. Diffley sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Araştırmamız sonucunda ortaya çıkan şehirlerin Geleceğe Hazır Ekonomiler olarak önümüzdeki yıllarda önemli büyüme kaydedeceklerine inanıyorum. Özellikle İstanbul ve Meksiko gibi şehirlerin karşısında listedeki diğer şehirlere kıyasla daha fazla engel görünmekle birlikte birçok da çekici özelliğe sahipler. Örneğin İstanbul üretkenlikte bu 50 şehir arasında ikinci sırada bulunarak potansiyelini ortaya koyuyor.”

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Digital Retail Lab’16 Perakende Sektörü ile Sosyal Medya İlişkisini Tartıştı

$
0
0

Trendyol Yönetici Ortağı Begüm Tekin ve Facebook TürkiyeÜlke Müdürü Derya Matraş’ın açılış konuşmaları yaptığı Digital Retail Lab16'da dünyada ve Türkiye’de perakende sektörünün geleceği ve e-ticaret trendleri ile sosyal medyanın kullanımı ve mobil kullanım trendleri güncel istatistiklerle mercek altına alındı.

Trendyol Yönetici Ortağı Begüm Tekin ile Facebook Türkiye Ülke Müdürü Derya Matraş’ın açılış konuşmalarını yaptığı toplantı, Trendyol'un beraber çalıştığı markalar ile sosyal medyanın öncü kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla 31 Mayıs’ta gerçekleştirildi.

Perakende ve sosyal medya birlikteliğinin geleceğinin tartışıldığı Digital Retail Lab’16, konu ve konukları ile büyük ilgi topladı. Toplantıda,

  • Dünyada ve Türkiye’de perakende sektörünün mobil geleceği / şu anki trendler;
  • Dünyada ve Türkiye’de e-ticaret trendleri;
  • Güncel istatistiklerle Türkiye’de sosyal medyanın kullanımı ve mobil kullanım trendleri;
  • Facebook ve Instagram’ın markalar tarafından kullanımı / dünyadaki öncü şirketlerden en iyi vaka örnekleri– yaratıcı çalışma örnekleri;
  • Facebook ve Instagram reklam modelleri / hedefleme opsiyonları ve reklamverenlere katkıları

konu başlıkları altında katılımcılar birbirinden ilginç sunumları izledi.

Trendyol Yönetici Ortağı Begüm Tekin, toplantıda yaptığı konuşmada, “ Trendyol kurulduğu 2010 yılından itibaren her zaman yeniliklerin öncüsü oldu ve değişim ile büyüdü. 79 Milyon Trendyol kullancısının %50’si 28 yaşın altında, bu sebeple mobil mecralar ve kullanıcı kolaylığı önceliğimizdir ” dedi. Trendyol’un 2020 yılı ciro hedeflerini 4 Milyar TL ciro olarak açıklayan Begüm Tekin, Trendyol’un Türkiye’nin yanı sıra komşu ülkeler ve Ortadoğu’da da sektör lideri olmayı hedeflediğini açıkladı. Begüm Tekin konuşmasında 2016 yılında Trendyol mobil mecralardan gerçekleşen satışının, total satışların %60’ı olduğunun altını çizerek, 2020 yılında bu hedefin %90 olacağını belirtti.

Facebook TürkiyeÜlke Müdürü Derya Matraşşu ifadeleri kullandı: “Tüm dünyada perakende sektöründe radikal bir değişim yaşanıyor. Dünyada insan sayısından fazla mobil telefon bulunuyor. Bu veri, kullanıcılar nezdinde dijitale geçişin tamamlandığına işaret ediyor, ancak markalar tarafında geçiş başladı ve devam etmekte. Bu noktada tüketicinin hızı ile aradaki boşluğu kapatmak konusunda hızlı davranan şirketler fark yaratacaklar. Facebook olarak 2012 yılından itibaren mobil mecraları öncelikli sıraya aldık. 2014 yılında ise Facebook platformu ve platformun kullanıcılarının %70 i mobile taşınmıştı. Rakamlarla açıklayacak olursak; Türkiye’de 42 milyon Facebook kullanıcısı bulunmakta, bu rakam genel internet kullanıcılarının %94’ünü oluşturuyor. Kullanıcılar ortalama günde 14 kez Facebook mobil mecralarını ziyaret ediyor.”

Haberimizi perakende sektöründe faaliyet gösteren girişimcilerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Mavi Yaka ve Beyaz Yakadan Sonra Şimdide “Altın Yaka” Geliyor!

$
0
0

Unutmamak gerekir ki sanayi döneminden sonra bilgi çağına girdik ve şimdi ise bilgi çağından başka bir çağa doğru yol alıyoruz. Bu yeniçağın adını farklı farklı adlandıran filozoflar mevcut. Ama genel yaklaşımlar aynı ve girdiğimiz yeniçağın genel bazı karakteristik özellikleri var.

Bilgi çağında çalışanların bilgiye ulaşmaları ve bilginin denetimi söz konusu iken yeniçağın karakteristiğinde ise bilginin artık o kadar önemli olmadığı, bunun yerine hayal kurmanın ve sezgi gücünün kritik öneme sahip olduğu bir durum söz konusu. Yeniçağda rutin işleri bilgisayarlar yaparken insana düşen yaratıcı zekâsını ortaya koymak olacak. 

Günümüzde mavi yakanın yerini beyaz yaka alırken beyaz yakanın yerini ise artık “Altın Yaka” almaktadır.

“Altın Yaka” Kimdir?

“Altın Yaka” ters düşünen insanlardır. Bilinen kalıpların dışına çıkan ve kendine özgü yaklaşımlar geliştiren insanlara “Altın Yaka” denmektedir.

Önümüzdeki kısa zaman dilimi içersinde mavi yaka diye bir yaka da kalmayacak. Ya da bizim bildiğimiz şekliyle niteliksiz işçilere verdiğimiz isim olan mavi yakalar olmayacak. Bunların yerini bugünkü beyaz yakalar alacak. Bugünkü beyaz yakalar ise “bilgisayar başı işçileri” haline gelecekler; hatta geldiler bile.

Bilgisayarı kullanan değil bilgisayarın kullandığı çalışanlar haline gelince siz de bugünkü mavi yakaya benzer şekilde “bilgisayar başı işçileri” ordusuna bir nefer olarak adınızı yazdırmış oluyorsunuz.

“Altın Yaka” nın en belirgin özelliği rutin işlerden daha çok yeni bilginin ve hatta informel bilginin de diyebiliriz, üretimini yapmasıdır.

Günümüzün piyasalarını tıpkı hız yapan bir araca benzetebiliriz. Hız yaparken hem önünüze bakacak ve hem de arkanızı kontrol edeceksiniz. Tabii bu arada kafanızdan da günlük planınızı geçirirken bunu da zaman yönetimine uygun halde getireceksiniz. Bitmedi, bütün bunları yaparken stres yönetimi yapmayı da ihmal etmeyeceksiniz. Bugünün insanı dünün insanı gibi değil; aynı anda birden fazla işi yapan ve birden fazla aleti aynı anda kullanma becerisine sahip olan insandır.

Dünyada piyasa anlayışları da benzer şekilde ciddi şekilde bir makas değişimine uğramaktadır.

Daha düne kadar değişmeyen içerik yaygın iken şimdi ise hızla değişen esnek içeriğe doğru yol alıyoruz. Hatta bir yerde fazla kalırsanız orada sürecin bir parçası haline gelmeye başlıyorsunuz, der filozoflar.

Yine kısa zaman öncesine kadar homojenlik, tek tiplilik söz konusu iken şimdi ise çok çeşitli olmaktan bahsedebiliriz.

Bugünün Beyaz Yakalıları Kendilerini Nasıl “Altın Yaka”ya İntikal Ettirecekler?

İşte bazı öneriler:

  • Kitabı tersten okuyun,
  • Günde 15 dakika “ben yaptığım işi nasıl daha farkı yaparım” diye kendinize zaman ayırın,
  • Bilinen kalıplarla konuşmayın veya aynı kalıpla olacaksa eğer bunu bilinen kelimelerle konuşmayın,
  • Benzer sorulara aynı tür cevaplar vermeyin, sürekli farklı türde cevap üretin,
  • Mümkünse aynı yoldan işe gitmeyin, farklı yollar kullanın,
  • Kendi mesleklerinizin dışındaki konulardan kitaplar okumaya çalışın,
  • Teknik kafalar sosyal meseleler daha fazla eğilirken sosyal beyinler ise teknik konulara ilgi gösterin,
  • İki elinizi farklı farklı işler yapmaya alıştırın, göreceksiniz ki beyniniz iki farklı konuyu ilginç bir şekilde kompoze ediverecektir.
  • Yaptığınız işin bambaşka bir işle ilişkisini kurmaya çalışın. Leonardo Da Vinci’nin dediği gibi tabiatta her şeyin her şeyle bir ilişkisi vardır. Farklı kombinasyonlar sizi altın yaka olmaya doğru götüren yol işaretlerden bir tanesidir,
  • Konulara bir pencereden değil birkaç hatta altı pencereden bakmaya çalışın. Yaratıcılık üstatlarından Edward de Bono’nun altı şapka yaklaşımını hatırlayalım ve kitabını alıp okuyalım. Bir konuya altı farklı bakış açısı geliştirmek zihninizdeki oturmuş kalıpların kırılması açısından oldukça önemli,
  • Aykırı sunumlardan kaçınmayalım. Bir toplantıda herkes aynı şekilde düşününce hiç kimsenin görüşü önemli olmaz. Bir kişinin farklı bakış açısı ise bir anda öne çıkan görüş oluverir.
  • Dünyanın inovasyonda ileri gelen isimlerini yakın takibe almak ve kitaplarını okumak, videoları varsa izlemek gerekir. Değişim üzerine ne varsa bilmek ve bunları kendi işinize nasıl uyarlayabileceğinizi düşünmek önemli işleriniz arasında olmalı.

Makale haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Perakende Sektöründe "İnternetten Öde Mağazadan Al" Dönemi Başlıyor!

$
0
0

Perakende markalarına e-ticaret platformları ve omni-kanal çözümler sağlayan Positive A Digital Approach, önümüzdeki 1 yıl içerisinde Click & Collect kurgularının, perakende sektöründeki firmaların sıcak gündem konularından biri olacağını belirtiyor. Forrester Research araştırma sonuçlarını yorumlayan Positive A Digital Approach, dünyada hızla yaygınlaşan Click & Collect kurgularının Türkiye’de de müşteri deneyimini artırmak isteyen perakendeciler tarafından hızla uygulanacağını belirtiyor.

Tüketicilerin almak istedikleri ürünleri internet üzerinden sipariş verip, ürünler hazır olduğunda, sipariş verirken seçtikleri mağazadan teslim almalarını sağlayan Click & Collect sistemi, tüm dünyada e-ticaretin ve perakendenin en sıcak gündem konuları arasında yer alıyor. Markalar için sayısız avantajlar barındıran Click & Collect kurgusunun en önemli faydası müşteri deneyimini artırmak olarak öne çıkıyor. Kullanıcıların ürünlerini hafta sonu da dahil istedikleri zaman istedikleri mağazadan, kasada sıra beklemek zorunda kalmadan teslim alabilmeleri, mağazada anında iade edebilmeleri gibi olanaklar kesintisiz müşteri deneyimini artırıyor. Metrekare verimliliğini de artıran Click & Collect sayesinde markalar, ürünlerini teslim almaya gelen tüketicilere mağazada bulunan diğer ürünlerin satışını gerçekleştirebiliyorlar. Markalar, yakın gelecekte yaygınlaşacak bu sistemden elde edilen veriler sayesinde, mağazalarında hangi ürünlerden, ne sıklıkta stok bulundurulacağına da karar verebilir hale gelecekler.

Türkiye’nin önde gelen yerli e-ticaret platform geliştiricilerinden Positive A Digital Approach, Click & Collect trendinin Türkiye’de de yaygınlaşmaya başladığını belirtiyor. Gelecek 5 yıl içinde, perakende markalarının büyüklüklerinin sadece mağaza metrekare büyüklüğü ile değil aynı zamanda metrekare verimlilik oranı ile de ölçüleceğini belirten Positive A Digital Approach Kurucu Ortağı Caner Istı, “AVM kira maliyetlerinin artması ile markalar mağaza açarken artık daha seçici davranıyorlar ve Click & Collect sayesinde mağazalarının büyüklüğü ne olursa olsun tüm ürün gamını satabilir hale gelmeyi istiyorlar. Click & Collect önümüzdeki yıl perakende markalarının en sık kullanacağı omni-channel çözümü olacak” diyor.

Araştırmalar Click & Collect Trendini Doğruluyor

Click & Collect ile tüketiciler, istedikleri ürünleri internetten satın alıp, mağazadan teslim alarak hem zaman tasarrufu sağlıyorlar hem de kargo maliyetinden kaçınıyorlar. Forrester Research tarafından geçtiğimiz günlerde Almanya, İngiltere, Hollanda, Fransa, İtalya ve İspanya olmak üzere altı Avrupa ülkesinde yapılan araştırma sonuçlarına göre, Avrupalı tüketicilerin yüzde 54’ü alışverişlerinde teslimat yöntemi olarak Click & Collect’i seçiyor. 15 bin yetişkin tüketicinin katıldığı araştırmada, İngiliz, Hollandalı ve Fransızlar zamandan tasarruf etmek ve ürünün stokta kalmama riskine karşı Click & Collect’i tercih ederken, Alman, İtalyan ve İspanyollar ise kasada ödeme yaparken sıra beklemek istemedikleri için siparişlerini online verip, ürünü mağazadan almayı tercih ettiklerini söylüyor.

Omni-channel perakendeciliğin öncüsü olarak gösterilen İngiliz çok katlı alışveriş mağazası John Lewis, online kullanıcıları için mağazadan teslim seçeneğini de sunduğu ilk yıl yaklaşık 350 bin siparişi bu yöntem ile aldı. Click & Collect kurgusu John Lewis’in online satışlarında yüzde 16’lık büyüme sağlarken, siparişlerin yaklaşık yüzde 35’i bu şekilde mağazadan teslim edildi. John Lewis’ın geçtiğimiz yıl siparişlerinin yaklaşık 6 milyonunu Click & Collect ile teslim ettiği belirtiliyor.

Yine İngiliz perakende markalarından River Island, bu alandaki başarısı ile iyi bir örnek olarak dikkat çekiyor. River Island’ın internet üzerinden sipariş verip, ürünlerini mağazadan teslim almak isteyen tüketicilerinin yüzde 25’i, ürünü mağazadan teslim alırken mağaza içinde de bir harcama yapıyor. Bu oran, mağazadayken özel indirimli bir kampanya sunulması durumunda yüzde 48’lere kadar ulaşıyor.

Türkiye’deki Click & Collect kurgularının yaygınlığı hakkında yorum yapan Caner Istı, “Türkiye’de Click & Collect henüz yeni denilebilecek bir uygulama. Geçtiğimiz yıldan itibaren perakende markaları teslimat seçeneklerine mağazadan teslimatı eklemeye başladı. Positive olarak omni-channel çözümler sunduğumuz perakende markalarının da 2016 stratejileri içerisinde bulunan Click & Collect’in başarılı örneklerini önümüzdeki dönemde göreceğiz. Perakende sektörü ülkemizde gelişmiş bir sektör ve markalar e-ticaret tarafına ağırlık verdikçe, perakende sektöründe oyunun kuralları değiştirecek gibi görünüyor” dedi.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Hiyerarşik Organizasyon Yapısından Vazgeçen Şirketler Ayakta Kalıyor!

$
0
0

Deloitte Küresel İnsan Kaynakları 2016 Trendleri Raporu’na göre teknolojik devinim, dijitalleşme ve Y Kuşağının işgücüne artan katılımı, firmaları, hiyerarşik organizasyon yapılarını yıkarak çok fonksiyonlu ekiplerden oluşan, esnek, işbirliğine uygun yeni bir organizasyon yapısı tasarlamaya zorluyor.

Deloitte,‘Küresel İnsan Kaynakları 2016 Trendleri Raporu’nun dördüncüsünü yayımladı. Toplamda 7 binden fazla insan kaynakları ve iş liderinin katılımı ile Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 130 ülkede gerçekleştirilen Küresel İnsan Kaynakları 2016 Trendleri Araştırması, iş dünyasının insan kaynaklarına ilişkin karşı karşıya olduğu zorluklar anlamında bugüne kadar gerçekleştirilen en kapsamlı çalışmalardan biri olma özelliği taşıyor.

Rapora göre iş ve insan kaynakları liderlerinin globalde %92’si, Türkiye’de ise %97’si iş dünyasının yeni ihtiyaçlarına göre, organizasyon yapılarını yeniden tasarlamanın önemine işaret ediyor.‘Yeni Organizasyon, Farklı Tasarım’ araştırmasında ortaya konan bu eğilime rağmen, global yöneticilerin sadece %14’lük kısmı, Türk katılımcıların ise %8’i çalıştıkları kurumun böylesi bir yeniden yapılanmaya oldukça hazır olduğunu düşünüyor.

Deloitte Türkiye Stratejik Planlama, İş Geliştirme ve Pazarlama Ortağı Uğur Süel; organizasyon tasarımında görülen değişim ihtiyacının birden fazla gelişmeye dayandığını belirterek şunları söyledi:

“Geçtiğimiz sene, şirket kültürü ve çalışan bağlılığı, liderlik, öğrenme ve kişisel gelişim gibi konular katılımcıların öncelik sıralamasında ilk üçte yer alırken, bu sene ‘organizasyon tasarımı’ en öncelikli konu haline gelmiş durumda. Üstelik bu konu şirketler için rekabetçi kalmak ve giderek daralan yetenek havuzundan istedikleri yetenekleri kurumlarına çekmek için kritik bir unsur olarak görünüyor. Bu ihtiyacın arkasında ise 3 temel faktör yer alıyor:

  • Birincisi, günümüzde işgücünün önemli bir kısmını oluşturan Y kuşağı, kariyer basamaklarını daha hızlı tırmanabileceği, kendisine zamansal ve mekânsal anlamda esnek bir çalışma ortamı sunan ve yaptıkları işin bir anlam ifade ettiği organizasyonlarda çalışmayı arzu ediyor.
  • İkincisi, teknolojinin hızlı devinimi ve dijitalleşme ile birlikte iş yapış şekilleri değişiyor. Mobil cihazlar, 3 boyutlu baskı, nesnelerin interneti vb. teknolojiler şirketlerde tasarımdan, üretime ve dağıtıma süreçleri değiştiriyor. Firmalar daha tüketici/müşteri odaklı olmalarını sağlayacak, daha kısa sürede ürün/hizmet geliştirmelerini ve piyasaya sunmalarını mümkün kılacak çevikliği kazandıracak organizasyon yapılarına ihtiyaç duyuyor.
  • Son olarak, “gig ekonomisi” olarak adlandırdığımız kontratlı, freelance ya da part-time çalışma şekilleri giderek artıyor ve firmaların bu tür çalışanları ve çalışma şekillerini organizasyonlarına nasıl entegre edeceklerini çözmeleri gerekiyor.

Çalışanların ve iş dünyasının tüm bu değişen beklentilerine cevap vermede eskinin hiyerarşik, silolardan oluşan organizasyon yapıları işe yaramıyor. Bunun yerine çok fonksiyonlu, birbirleriyle iletişim ve işbirliği halinde olan ekiplerden oluşan, esnek, daha genç, daha global bakış açısına sahip liderlerden oluşan bir organizasyon yapısına ihtiyaç bulunuyor.”

Liderlik Modelleri Değişiyor ve Kurumlar Klasik Yönetim Piramidinden Kurtuluyor

Liderlik konusu organizasyon tasarımından sonra global katılımcılar açısından ikinci en çok öneme sahip trend olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de ise beşinci sırada geliyor. Bununla birlikte, katılımcıların %56’sı şirketlerin liderlik gereksinimine cevap vermeye hazır olmadığını söylüyor. Bu oran Türkiye’de ise %62 seviyelerinde bulunuyor.

Araştırma, şirketlerin liderlik gelişimine yaptıkları geleneksel yatırımların geri dönüşünü alamadıklarını ve geleneksel, hiyerarşiye dayalı yönetim piramidinin iş dünyasının ihtiyacı olan liderleri yeterince hızlı yaratamadığını ortaya koyuyor. Araştırmaya göre ayrıca, liderlik yetkinlikleri de değişiyor. Liderlerin sadece sayısal hedeflere ulaşması değil aynı zamanda yetenekli insanları kuruma çekebilmesi, onlara ilham vererek kurumda kalmalarını sağlaması ve işbirliğine açık olmaları kritik önem taşıyor. Dolayısıyla, iş dünyasının lider ihtiyacına cevap verebilmek için artık, lider adaylarının kariyerlerinin başından itibaren liderlik anlayışıyla yetiştirilmesi önem taşıyor.

Çalışan Deneyimi, İş ve İK liderleri İçin En Öncelikli Konular Arasında

İşgücünün yarısından fazlasını oluşturan Y Kuşağı çalışanlarının beklentileri; şirketleri çalışan deneyimi alanında gelişmeye zorluyor. Güç dengesi işverenden çalışana kayarken, liderler çalışan deneyimine odaklanarak en iyi yetenekleri kurumlarına çekmeye ve bağlılıklarını artırarak onları kurumlarının bünyesinde tutmaya gayret gösteriyorlar. Çalışan deneyimini ise birçok unsur etkiliyor:

Kültür ve çalışan bağlılığı: Yöneticilerin globalde %86’sı, Türkiye’de ise %92’si, şirket kültürü ile ilgili zorlukları ‘önemli’, ya da ‘çok önemli’ olarak görüyor. Yöneticilerin %82’si şirket kültürünü şirketler için rekabet avantajı sağlayan potansiyel bir unsur olarak görüyor. Benzer şekilde çalışan bağlığının sağlanması konusu da önem açısından sırasıyla globalde %85, Türkiye’de %75 ile belirtilmiş durumda. Y Kuşağı’nın beklentileri, şirketleri açık/şeffaf, işbirliğine dayalı, çalışanlarına anlamlı gelen bir şirket kültürünü benimsemeye teşvik ediyor. Şirket kültürü ve çalışan bağlılığına verilen önem sonucu çeşitli şirketlerde ‘Çalışan Deneyimi Yöneticisi’ ve ‘Çalışanları Dinleme Yöneticisi’ gibi yeni pozisyon ve roller ortaya çıkıyor.

Öğrenme ve kişisel gelişim: Y Kuşağı’nın mesleki ve kişisel gelişimine önem vermesi, dinamik bir kariyer beklentisi içerisinde olması ve buna karşın artan yetkinlik açığı; şirketleri mobil iş yapış şekilleri ile uyumlu yeni öğrenme modelleri oluşturmaya itiyor. Bu yeni modelde şirketler öğrenme deneyiminden çalışanları sorumlu tutuyor. Kitlesel açık çevrimiçi dersler (MOOC: Massive Open Online Course) yeni bir uzaktan eğitim yaklaşımı sunuyor; derse dayalı eğitimden deneyimsel eğitime; eğitim kataloglarından uzmanlara, videolara, derslere, içeriğe erişilebilecek eğitim web sitelerine; uzmanlar tarafından verilen eğitim anlayışından çalışanlar tarafından iç ve dış kaynaklardan alınan bir eğitim anlayışına kayış söz konusu oluyor.

Çalışan odaklı tasarım (Design Thinking): Çalışanlar 7/24 online, aşırı iş yükü, e-mail ve bilgi yoğunluğu ile karşı karşıyalar. İnovatif firmalar “çalışan odaklı tasarım” adı altında bu konuyu ele alıyor ve yöneticilerin globalde %79’u, Türkiye’de %87’si 2016 için bu konunun önceliğini vurguluyor. “Çalışan odaklı tasarım” anlayışı ile şirketler; üretkenliği ve verimliliği artıracak, çalışan üzerindeki iş yükünü, stresi azaltacak ve çalışan memnuniyetini sağlayacak kullanıcı odaklı çözümler, araçlar geliştirmeye çalışıyor. Globalde katılımcıların %60’ı, Türkiye’de ise %63’ü bu anlayışa henüz hazır olmadıklarını belirtiyor.

İşgücü analitiği: Şirketler artık analitiğe yatırım yaparak çalışanların katılımını sağlamak, performansını artırmak ve kurum içerisindeki varlığını uzun süreli kılmak için gerekli iç görüleri sağlayabileceklerinin farkında. İşgücü verilerinin analiz edilmesi ile insanların bir şirkete katılmasının sebepleri, kimlerin başarılı olacağı, kimlerin kurumda daha uzun süre kalacağı, kimlerin lider olma potansiyeline sahip olduğu, vb. analizler yapılabiliyor ve aynı zamanda İK programlarının işe etkisi ölçülerek programlar veriye göre şekillendirilebiliyor.

Deloitte Küresel İnsan Kaynakları 2016 Trendleri Raporu’nun tamamına buradanulaşabilirsiniz.

Haberimizi  tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


Şirketler İçin Başarının Kaçınılmaz Anahtarı: Dijital Dönüşüm!

$
0
0

Xerox, iş yerlerindeki dijitalleşme oranlarını ve dijital dönüşümün önündeki engelleri araştırdı. Araştırmaya dair yayımlanan raporun ilgi çeken sonuçlarından biri, iş süreçlerinin yüzde 55’inin hala kağıt belgeler üzerinden gerçekleştiğini gösteriyor.

Dünyanın en büyük teknoloji ve iş süreç yönetimi şirketlerinden Xerox; Amerika, Kanada, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık’ta şirketlerin IT departmanlarından 600 yetkili ile görüşerek iş yerlerindeki kağıt kullanım oranlarını, sebeplerini ve çözüm yollarını konu alan bir araştırma yaptı. Araştırma ile elde edilen bulgular son derece dikkat çekici sonuçlar ortaya koydu.

Şirketlerin Yüzde 50’sinden Fazlası İş Süreçlerini Kağıt Dökümanlar İle Yönetiyor

Günlük yaşamda teknolojinin önemli bir yer tutuyor oluşu dijital bir çağın içinde olduğumuzu düşündürüyor. Ancak iş yaşamı özelinde bakıldığında aynı kanıya varmak mümkün değil. Şirketlerin yüzde 37’si mevcut bir sosyal medya stratejisine sahip değilken; yüzde 40’ı henüz mobil çalışma çözümlerini iş süreçlerine entegre etmiş değil. Aynı zamanda şirketlerin yüzde 45’i iş ve sektör analizlerinde büyük veriden faydalanmıyor.

İş Süreçlerini Otomatikleştirmek Hala Yapılacaklar Listesinde

Araştırmaya katılanların yüzde 71’i iş süreçleri otomasyonunu sağlamanın planları arasında bulunduğunu; ancak henüz gerçekleştirmediklerini söylüyor. Katılımcıların 3’te 2’si iki yıl içinde dijital şirketlerde çalışıyor olacaklarını ve kağıt dokümanlara dayalı iş süreçlerinin yüzde 10’un altında kalacağını öngörüyor.

Kağıt bazlı iş süreçlerinin en yaygın olduğu alan finans sektörü olarak öne çıkıyor. Finans firmalarının yüzde 62’si işlerinde çoğunlukla basılı doküman kullanıyor. Kamu sektöründe ise bu oran yüzde 55 olarak görünüyor. Tüm iş süreçlerini kağıt dokümanlar ile yürüten finans firmalarının oranı ise yüzde 17. Araştırma katılımcıları öngördükleri gibi iki yıl içinde dijital dönüşümü sağlayabilirse, bugün yüzde 55 olan kağıt doküman kullanan şirketlerin oranı 2018’de yüzde 37’ye düşecek.

Şirketler Hala Yılda Yüzbinlerce Sayfa Baskı Alıyor

Büyük şirketlerin yılda yüz binlerce sayfa baskı aldığını göz önünde bulundurunca baskı analizlerinin ve bu analizler doğrultusunda geliştirilecek stratejilerin önemi ortaya çıkıyor. Günümüzde çoğu doküman bilgisayar, tablet veya akıllı telefonlar gibi cihazlarda oluşturuluyor. Bu cihazlar aynı zamanda yüksek depolama alanlarına ve paylaşım olanaklarına sahip. Buna rağmen oluşturulan dokümanların önemli bir miktarının baskısı alınıyor. Baskı analiz uygulamaları ile bu yüksek baskı miktarlarının sebebini belirlememek, yüksek baskı hacimlerine bir çözüm üretmeyi de imkansız kılıyor.

Baskı analiz araçlarının kullanılması ile dijital dönüşüme katkı sağlayacak çözümler ortaya çıkarılabilir ve gereksiz baskı işlemlerinin önüne geçilebilir. Analizler sonucu elde edilecek veriler yöneticilerin tahminleri veya içgüdülerinin aksine son derece güvenilirdir ve uygulandığı takdirde sonuç getirir.

Baskı Analizleri Uzman Yazılım ve Kişilerce Yapılmıyor

Araştırma kapsamında analiz edilen bir firmada her ay 72 bin sayfa dokümanının eğitim amaçlı bastırıldığı ve eğitim sonunda da bu dokümanların yüzde 80’inin çöpe atıldığı ortaya çıkıyor. İncelemeler sonucunda firmanın dijital bir dönüşüm yaşamasının önüne set çeken unsurlar tam olarak belirleniyor, kısa vadede kağıtım kullanım miktarları yarı yarıya azaltılıyor ve sonuç getirecek çözümler tanımlanıyor.

Araştırma katılımcılarının yüzde 45’inin baskı analiz araçlarını neden kullanmadığı da böylelikle ortaya çıkıyor. “İşe yarar” bir baskı analiz aracı yalnızca baskı sayısı ve rengini göstermez; aynı zamanda kimin neyi ve neden bastırdığını da ayrıntılı olarak ortaya koyar.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Dünya Nicelikten Niteliğe, Sofistike İşlere Doğru Kayıyor!

$
0
0

Dünyada her alanda yapılan rekabet niceliksel olmaktan çok niteliksel olana doğru kaymaya başlamıştır. Niteliksel işler daha fazla akıl gerektiren ve hatta sofistike diye adlandırabileceğimiz kategorideki işlerdir.

Konuyla ilgili ABD’de faaliyet gösteren danışmanlık firmalarından McKinsey, araştırmaları sonucunda dünyada şu anda yapılan sofistike işleri üç kategoriye ayırmış: birincisi“dönüşümsel” işler ki bunlar hammaddelerin çıkarılması ve ürünlere dönüştürülmesiyle ilgili işleri ifade ediyor. İkici gruptaki işler işlere ise “işlemsel” işler adını veriyor ve bunlarda çok kolayca programlanıp otomatize edilebilecek işleri ifade ediyor. Üçüncü gruptaki işleri ise “zımni” işler denen ve yüksek derecede muhakeme gerektiren karmaşık işler olarak tanımlıyor. McKinsey’e göre son beş yılda ABD’de sofistike işlerde çalışanların sayısı üç misli artmış durumda ve şu anda ABD işgücü piyasasının %35’den fazlası da bunlardan oluşuyor.

Bu durumun sadece ABD ile sınırlı olmadığını ve bütün dünyada sofistike işlerin ciddi bir yükselişte olduğunu vurgulayalım. Basit ve herkesin yapabileceği işlerden daha karmaşık ve içeriklerinde yorumlamaların gerektiği işlerin artıyor olması bizim iş dünyası açısından alarm çanlarının çalmasını gerektiriyor.

Uzun yıllar iş piyasasında ve üniversitelerde inovasyon konusunda eğitimler veriyor ve atölye çalışmaları yapıyorum. Ayrıca KOSGEB bağlantılı girişimcilik eğitimlerine katılıyorum. Girişimcilerde gözlediğim şey herkesin yaptığı işleri yapmaya daha yatkın olmaları. Yoğun zekâ gerektiren ve dolayısıyla başkasının hemen girmeye cesaret edemeyeceği işleri yapmaya aday olan girişimci sayısı çok az. Rahat para kazanma isteği neredeyse karakterist bir özellik gibi herkese sinmiş durumda.

Dünya artık “pazarlama 3,0” dönemine girmiş durumda.“Pazarlama 3,0” dönemi, çoktan alınmış bir ürün ve hizmeti üretebilme becerisidir. Daha ürün ortada yokken onun ne olacağını anlamaktır demektir. Bu aşamada satmak ve para kazanmak sadece bir sonuçtan ibarettir, amaç “nasıl değer yaratabilirizdir.” Müşterinin satın alma dürtülerini keşfetmek ve onun tam ne istediğini anlamak“pazarlama 3,0” döneminin başlat özelliğidir.

Bu geleceği okumak değil geleceğin nasıl şekilleneceği hikâyesinin içersinde var olmak demektir. Hatta bazı firmalar bu şekillendirme konusunda müşteriyle ortak çalışmalar yapmaktadır. Birçok firma artık ürün ve hizmet üretimi süreçlerini müşteriyle birlikte tasarimize etmektedir. Yani sizin yerinize ürününüzü müşteri tasarlıyor ve siz onu üretime sokuyorsunuz. Tam da“pazarlama 3,0” döneminde tanımlandığı gibi: aslında çoktan alınmış bir ürün ve hizmeti üretiyorsunuz. Ürettiğiniz ürün ve hizmet zaten satın alınmış ve talep edilmişti.

Müşterinin ne istediğini bilmek için onun genetiğine girecek ve müşterinin kılcal damarlarında gezineceksiniz.

İş dünyasının aktörleri yaptıkları işlerin içine kimsenin hemen taklit edemeyeceği şekilde akıl yerleştirmek durumundalar. Herkesin sizi hemen taklit edebileceği işlerin rekabet edebileceği durum kalmamıştır maalesef.

Her sektör büyük zihinsel dönüşümler geçiriyor. Girişimcilik kavramı yerini “yeni nesil girişimcilik” kavramına devşirmiş durumda. Yeni nesil girişimcilik; hemen taklit edilemeyen yenilikçi, rekabet edebilir özellikler içeren girişimcilik anlamına gelmektedir. Zaten var olan işlere girmenin, ilgi göstermenin girişimcilik bağlamında hiçbir değeri yok, çünkü rekabet değeri yok. Var olan işleri yapacaksanız kendinizden sofistike bir ilave yapacaksınız ve/veya ayrıca bir değer katacaksınız. Alıcının sizden alma sebebini ortaya koymadan satışa sunduğunuz her neyse satın alınmasını beklemek maalesef akıllıca bir durum değil.

Makalemizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Yarının Sanayi Devrimi İçin Bugünkü Yönetim Organizasyonlarının Gündemi Ne Olmalı?

$
0
0

Dünya 2011'den bu yana Sanayi 4.0'ı konuşuyor. Global sanayinin geçirdiği dijital dönüşüm, inovasyon, bilişim ve üretim sistemlerinin bütünleşmesi iş yapma modellerinin de yenilenmesi gereğini ortaya koydu. Sanayi 4.0, şirketlerin yeni yönetim organizasyonunu ve yöneticilerin gündemini belirliyor.

KPMG Türkiye, yeni sanayi devrimine "yönetim katından" baktı. Katma değerli tüm iş segmentlerinin ve değer zincirinin tamamının dijitalleşme ile entegre edilmesi anlamına gelen Sanayi 4.0, "geleceğin fabrikasında” bilgi ve iletişim teknolojisi ile otomasyon teknolojisinin üretim aşamasında bir araya getirilmesini öngörüyor. Ar-Ge, satış kanalları, tedarikçiler, orijinal ekipman üreticileri ve müşteriler gibi üretim dışında kalan tüm alt sistemleri, tek çatı altında toplamayı amaçlayan Sanayi 4.0ürün geliştirme, imalat, lojistik ve sistemlerinin entegre ediyor. Bu değişim, şirketlerin yönetim katını da yeniden yapılandırıyor. Çünkü şirketler için temel bir konu olan Sanayi 4.0, yönetim seviyesinin değişiklik ve dönüşüm süreçlerini bir araya getirip yeniden düzenlemeyi gerektiriyor.

KPMG Türkiye Yönetim Danışmanlığı Hizmetleri'nden Gençer Keser, bu dönüşüm içinde şirketlerin yönetim kademesinin ajandasında neler olması gerektiğini sıraladı:

CEO Gündemi: CEO, girişimci olarak yönettiği şirkete dönük pazar taleplerini anlar. CEO’lar Sanayi 4.0’ın gerçekleştirilmesi fikrinin önderi olarak faaliyet göstermelidir. Bunun için pazar geliştirmeden ürün tanımına ve üretim stratejilerinden, esnek teslimat sistemlerine kadar tüm kısmi alanlarda çeşitli yetkinlikler gerekir. Bunların tümünde “müşteri isteğinin hakimiyeti” ve paydaş haklarının yerine getirilmesi geçerlidir. Sanayi 4.0 stratejisinin geliştirilmesi, şirket yapılarının yeniden düzenlenmesi, yatırım planlarının oluşturulması, teknolojilerin değerlendirilmesi ve iyileştirme potansiyelinin gerçekleştirilmesi CEO gündeminin önemli noktalarıdır.

COO’ların Gündemi: COO, şirketi üretkenlik ve verimlilik kriterlerine göre yönetir. Şirketin değer ağındaki satın alma ve tedarik zinciri COO’ların sorumluluğundadır. COO, operasyonel mükemmellik, ürün ve servis portföyünün kalitesinin ve rekabet gücünün sağlanması, üretkenliğin artırılması ve karlı bir büyümenin sağlanması için sistemlerin geliştirilmesi ve uygulamaya konulması, Sanayi 4.0 stratejisinin operasyonelleştirilmesi, Sanayi 4.0 için şirket düzlemine uyarlanmış proje yönetiminin koordinasyonunu sağlamalıdır.

CFO’ların Gündemi:CFO gündeminde finansal kontrol ve risk yönetimi en üst sırada yer alır. Geleceği uyumlu bir ürün portföyünün geliştirilmesi ve yenilik de önemli rol oynar. Kendi “Sanayi 4.0 uyumlu”ürün ve servis portföyü, ve gerekli üretim teknolojileri için stratejik yatırım planlaması, sermaye ihtiyacı planlaması, üretkenlik artışının ölçülmesi için araçların ve enstrümanların geliştirilmesi, entegre ve devam eden yönetim planlaması, uyum taleplerinin yerine getirilmesinin sağlanması CFO gündeminde olması gereken konular.

CIO’ların Gündemi:CIO, şirketin dijitalleştirilmesini sağlar. Bu arada tüm gerçek ticari süreçler dijital olarak BT sistemlerinde gösterilmeli ve birbiriyle ağ bağlantısı yapılmalıdır. CIO'nun ana görevlerinden biri birçok yerleşik (kapalı) sistem ve uygulamaları şirket ağının içinde bütünleşik ve işleyen bir sistem haline getirmektir. Fiziksel güvenlik ve Sanayi 4.0’ın dışarıdan yetkisiz erişimlere karşı korunması, BT sistemlerinin mevcudiyetinin ve yaygınlığının sağlanması, verilere / hizmetlere yetkisiz erişimlere karşı koruma (ağ güvenliği), enerji etkinliği ve tesisin görünmeyen riskleri (Örneğin çevre zararları) gündemini oluşturur.

CHRO’ların Gündemi: Sanayi 4.0 ile bağlantılı olarak özellikle yeni organizasyon yapısına göre uyarlanmış personel ve fonksiyon stratejisi, stratejik personel (görevlendirme) planlaması, personel gelişimi, ücret ve teşvik sistemleri gibi İK konuları CHRO için önem taşır. Ayrıca işletme, süreç, vergi ve yasa ile ilgili İK dönüşüm projeleri soruları cevaplanmalıdır.

CLO’ların Gündemi: Hukuk departmanı Sanayi 4.0 kapsamında yüksek sorumluluk risklerini ve şirkete ait korunma haklarını yönetmelidir. Ayrıca tedarikçi ve müşteri ilişkilerinde Sanayi 4.0’dan kaynaklanan değişiklikler, yasal yapı ve ilgili sözleşme ilişkilerinin içerikleri göz önüne alındığında fikir değişikliğini gerektirir. CLO, stratejik bir IP ve teknik bilgi yönetimi sisteminin uygulamaya konulması, veri koruma ve BT güvenlik taslağının kontrolü, mevcut sözleşme ilişkilerinin uyarlanması gibi başlıkları gündeme almalıdır.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

E-Dönüşüm, 3 Milyon Kişiyi ve Kurumu Etkileyecek!

$
0
0

Giderek yaygınlaşan dijital çözümlerin ekonomiye çok ciddi katkılar sağladığını belirten TNB KEP Genel Müdürü Duygu Yantaç, “2016 yılı ile birlikte artış gösteren KEP abone sayısı ile beraber e-dönüşümün etkilediği kişi ve kurum sayısı 3 milyonu aşacak” dedi.

Teknolojinin gelişmesi ve elektronik dönüşüm, ekonominin gelişimine destek oluyor. 2014 yılının başından itibaren kullanımı zorunlu hâle gelen, 10 milyon TL ve üzeri ciroya sahip mükelleflerin e-dönüşüm anlamında önemli paya sahip e-fatura ve e-defter uygulamalarına geçişi hizmetleri sağlayıcı kurumların da pazarını bir anda genişletti.

E-dönüşüm sürecinin ilki, e-fatura sisteminin hayatımıza girmesiyle birlikte başladı. Elektronik fatura sistemi hâlihazırda kullanılan kâğıt fatura yönteminin dijital ortama aktarılmasıyla sağlanmış oldu. Fatura sürecinin elektronik ortama aktarılmasını sağlayan e-fatura uygulamaları ile firmalar saniyeler içerisinde fatura alıp gönderebiliyor. Yeni uygulama ile birlikte baskı, postalama, fiziki arşiv gibi konularda firmalar yüzde 70’i aşan tasarruflar sağlıyor. Fatura kaybının önüne geçilirken onay, itiraz ve mutabakat aşamalarını da içeren tüm süreçler KEP ile yasal olarak geçerli, hızlı ve düşük maliyetli olarak tamamlanabiliyor.

E-defter ve e-fatura işlemlerinde şahıs firmaları tüm defter ve fatura işlemlerini e-imza ile yapabiliyor. Bu kapsamda uygulamaları kullanan mükellefler kolaylıkla sahip olabilecekleri e-imzaları ile güvenli bir şekilde işlemlerini gerçekleştiriyor. Sisteme dâhil olan şahıs firmalarının artışı e-imza kullanımının yaygınlaşmasında önemli rol oynuyor.

E-arşiv fatura uygulamaları, e-fatura kullanıcısı olmayan firma ya da şahıslara elektronik ortamda fatura düzenleme imkânı sunuyor. Bu sayede firmalar kâğıt fatura maliyetlerine ve yönetim zorluklarına katlanmadan tüm süreçlerini dijital ortamdan kolay ve güvenli olarak yönetebiliyorlar. Garanti belgesi olarak da kullanılabilen faturalar, KEP üzerinden e-arşiv fatura olarak gönderilmek suretiyle kayıt altına alınarak güvenli bir şekilde alıcıya ulaştırılabiliyor. İadeli taahhütlü postanın elektronik hali olarak da ifade edilebilen KEP ile e-arşiv fatura uygulamaları ile mutabakattan itiraza birçok fatura sürecinde yer alarak yasal, geçerli, kayıtlı ulaşım teyitli gönderimler sağlanıyor.

KEP Abone Sayısı 200 Bine Ulaşacak

Sektörünün önde gelen kurumlarından TNB KEP’in Genel Müdürü Duygu Yantaç, 2016 yılı bazında sektördeki gelişmeleri şöyle değerlendiriyor: “İş dünyasına kolaylık ve hız kazandıran e-dönüşüm süreçleri; yeni yasal düzenlemeler ve teknolojik gelişmelerle birlikte güvenli iletişim hizmeti olarak hızla yaygınlaşıyor. Birçok devlet kurumunun Elektronik Tebligat Yönetmeliği kapsamında başlattığı resmi yazışma ve e-tebligat gönderimleri yılsonuna kadar artarak devam edecek. Kamudan gelecek geri bildirimlerle birlikte kurumlar ve bireyler de hızlı, güvenli, yasal geçerli ve düşük maliyetli iletim yöntemi KEP’in kolaylığını fark edip birçok alanda şimdiden kullanmaya başladılar.”

Giderek yaygınlaşan dijital çözümlerin ekonomiye çok ciddi katkılar sağladığını belirten Yantaç, “2015 yılı içerisinde kullanımı yüzde 100 artış gösteren KEP’in yılsonunda abone sayısının 200 bini geçmesini bekliyoruz. E-imza sayısı 2,5 milyonu, e-fatura, e-arşiv ve e-defter kullanıcı sayısı 100 bini ve e-fatura sayısı 500 milyonu aşacaktır. Gerçekleşmesini beklediğimiz e-dönüşümün KEP’ten e-imza’ya, e-fatura’ya kadar birçok alanda yaygınlaşması, kullanımının 3 milyonun üzerinde kişiyi ve kurumu etkileyeceğini düşünüyoruz” dedi.

E-imza ve KEP, Kurumlara Yüzde 90 Tasarruf Sağlıyor

Yeni uygulamaların kullanımının hem kurumlara hem de bireylere birçok avantaj sağladığını belirten Yantaç, “Elektronik haberleşmenin iş hayatının vazgeçilmezi olduğu günümüz koşullarında e-dönüşüm ile klasik iş yapış şekillerini değiştiren kurumlar, iş süreçlerinde hız ve verimlilik yakalarken; aynı zamanda iş gücü kullanımı ve maliyetleri de önemli oranda aşağıya çekiyor. Kamu, bankacılık, finans, sigorta ve birçok farklı sektörde yoğun kullanılan KEP ve e-imza uygulamaları; kurumlara bu alanlarda yüzde 90’a varan oranda tasarruf imkânı sağlıyor.”

Kurumların yanı sıra bireylerin de KEP sisteminden faydalanabildiğini söyleyen Duygu Yantaç, “Yurt dışına sık seyahat eden ve yoğun çalışan bireyler; bankacılık, sigorta işlemleri, hizmet aldıkları firmalara yapacakları bildirimler gibi güvenlik nedeniyle şahsi başvuru ve kimlik beyanı gerektiren işlemler gibi sayısız alanda; fiziki olarak engelli vatandaşlarımız kamu ve özel kurum başvuruları gibi birçok işlemde KEP kullanabilirler. Özel, ticari ve hukuki tüm yazışmalar ile belge gönderimleri vakit harcamadan, güvenli, düşük maliyetle KEP ile yapılabilir. Bundan böyle, e-dönüşüme uyumlu stratejilerin ve modellerin geliştirilmesi, geliştirilen bu uygulamalara da hem kurumların hem de bireylerin uyması ve içselleştirmesi gerekiyor” dedi.

TNB KEP ve hizmetleri hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.tnbkep.com.tr web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Küresel Enerji Talebi 2040’a Kadar Yüzde 25 Artacak!

$
0
0

ExxonMobil’in Energy Outlook raporuna göre, küresel enerji talebi 2014- 2040 yılları arasında yüzde 25 oranında artış gösterecek, yükselişte aslan payı Hindistan, Çin ve Türkiye gibi 10 kilit gelişen ekonomiden kaynaklanacak.

Dünyanın önde gelen enerji şirketi ExxonMobil’in yayınladığı 2016 Energy Outlook Raporu’na göre küresel enerji talebi 2015 ila 2040 yılları arasında yüzde 25 artacak.

Talep artışının neredeyse yarısının Hindistan ve Çin’in nüfus artışı ve yükselen yaşam standartlarından, yüzde 30’unun ise içlerinde Türkiye’nin de yer aldığı 10 kilit pazardan gelmesi bekleniyor. Bunun yanı sıra; enerji verimliliği artışlarının, doğal gaz gibi düşük karbonlu yakıtların ve yenilenebilir enerji kaynaklarının artan kullanımının da küresel ekonominin karbon yoğunluğunu yarı yarıya azaltmaya yardımcı olması bekleniyor.

Taşımacılıkta Enerji Talebi Yüzde 30 Artacak

ExxonMobil, Brookings Enstitüsü’nden alınan verilere dayanarak dünyada 2014 itibariyle 2 milyarın üzerinde olan orta gelirli nüfusun 2030 yılına kadar 5 milyara yaklaşmasını ve bununla doğru orantılı olarak da araba sayısının ve ticari taşımacılığın da artmasını bekliyor.

2014-2040 arasında küresel taşımacılıkta enerji talebinin yüzde 30 artış göstermesini öngören ExxonMobil, araba sayısındaki artışın OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) kapsamında olmayan ülkelerde daha çok görüleceğini söylüyor. 2040’a kadar 800 milyon araca ulaşacağı tahmin edilen özel araçların doğuracağı enerji talebinin 2020’de zirve yapacağı ancak 2040’a kadar yüzde 10 düşüş göstereceği öngörülüyor.

Türkiye’de büyük bir rol oynayan lojistik sektöründe; ağır ticari araçlar için enerji talebinin ise dünya genelinde 2040’a kadar yüzde 45 oranında artacağı; bu artışın da yüzde 50’sinin 10 kilit gelişmekte olan pazarın sebebiyet vereceği tahmin ediliyor.

2040 İtibarıyla Araçların Yüzde 40’ı Dizel Olacak

ExxonMobil Energy Outlook Raporu’na göre petrol, taşımacılıkta enerji tüketiminin yüzde 90’dan fazlasını karşılayacak. Dizel araç kullanımındaki artışla birlikte ağır ticari araçlardaki dizel kullanımı da 2040 yılına kadar küresel olarak yüzde 45 artış gösterecek. Raporda enerji tüketiminden kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının da henüz zirve yapmadığını, değerlerin 2030’a kadar artacağını belirtiyor. Artışın Çin başta olmak üzere, gelişen ülkelerden kaynaklanacağını belirten rapor, OECD ülkelerinin emisyonlarının 2014-2040 arası yüzde 20 azalacağını öngörüyor.

Petrol Lider Konumunu Bırakmayacak

ExxonMobil raporuna göre dünyanın en büyük enerji kaynağı, taşımacılık ve petrokimya sektörlerinin ham maddesi petrol dünyanın en büyük enerji kaynağı olmaya devam edecek. 2014-2040 yılları arasında petrol ve diğer sıvı yakıylara olan talebin yüzde 20 artacağı öngörülen raporda en büyük ikinci enerji kaynağı kömüre olan talebin ise 2025 yılında zirve yaptıktan sonra düşüşe geçeceği belirtiliyor. Düşüşün en önemli sebebinin endüstriyel elektrik üretimi sektöründeki değişimlerden kaynaklandığı belirtilen rapora göre 2014 yılında toplam talebin yüzde 25’ini gerçekleştiren kömürün 2040’taki payı yüzde 20’ye düşecek.

Karbon Emisyonları Yarısına Düşecek

ExxonMobil’in hazırladığı rapora göre enerji verimliliği konusunda yapılan araştırmalar ve geliştirilen teknolojiler sayesinde dünyanın enerji tüketimine bağlı karbon emisyonlarındaki büyüme yavaşlayacak. Rapora göre 2030 yılında zirve yapması ve sonrasında azalması beklenen küresel karbon emisyonları 2040 itibariyle muhtemelen yarısına kadar düşecek. Bu ciddi ilerlemenin hem OECD hem de OECD dışı ülkeler sayesinde gerçekleşeceğini aktaran rapor, bu ilerlemedeki en büyük katkının enerji verimliliği alanında sağlanan ilerlemeler olacağının ve düşük karbon yoğun enerji tiplerine kademeli bir geçişten de destek aldığının altını çiziyor.

Haberimizi enerji sektöründe faaliyet gösteren okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Sanayimizin Rekabet Gücünü Artırmada Tasarım Faaliyetleri Önemli!

$
0
0

Türk Tasarım Danışma Konseyi 14. toplantısını Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında, Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Hasan Ali Çelik başkanlığında gerçekleştirdi.

Toplantının açılışında konuşan Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Hasan Ali Çelik, sanayimizin rekabet gücünü artırmada tasarım faaliyetlerinin önemine dikkat çekerek,“Tasarımı, sanayimizin rekabet gücüne doğrudan ve hızlı bir şekilde etki edecek bir araç olarak görüyoruz” dedi.

Girişimci Bilgi Sistemi'nin verilerinin bu gerçeği net bir şekilde gösterdiğini ifade eden Doç. Dr. Hasan Ali Çelik, imalat sanayinin genelinde, tasarım yapan firmaların yapmayanlara göre daha yüksek faaliyet karı elde ettiğini belirtti.

Doç. Dr. Hasan Ali Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özellikle hazır giyim, mobilya, plastik gibi tasarımın önemli olduğu sektörlerde, tasarım yapanlarla yapmayanların karlılığı çok ciddi bir fark gösteriyor. Şu anda GBS'de 2015 verilerini görebilir hale geldik.

2015 yılında, hazır giyim sektöründe, tasarım yapmayan firmaların faaliyet karlılığı yüzde 4,5 olarak gerçekleşmiştir. Aynı sektörde, tasarım yapan firmaların faaliyet karlılığı ise yüzde 8,1 olmuştur. Yani, tasarım yapanların faaliyet karlılığı, yapmayanların neredeyse iki katına ulaşmıştır. Sadece bu örnek dahi, tasarımın önemini açıkça ortaya koyuyor.

Bu nedenle, Türkiye'deki tasarım faaliyetlerini daha da etkin hale getirmemiz büyük bir değer taşıyor. Zira iyi tasarımlar, elektronikten tekstile, kozmetikten otomotive, seramikten mobilyaya kadar birçok değişik sektöre ciddi ivme kazandıracaktır.

Ülke olarak tasarım başvuruları açısından dünyada oldukça iyi bir konumda bulunuyoruz. Ulusal düzeyde, 40 binin üzerinde tasarım başvurusuyla Avrupa'da 2'nci, dünyada 4'üncü sırada yer alıyoruz. Bu veri, tasarım farkındalığı açısından iyi bir noktada olduğumuzu ortaya koyuyor. Ancak başvuru sayılarının tek başına yeterli olmadığını da biliyoruz. Tasarım kalitesini ve tasarımın ekonomik faydaya dönüşmesini de artırmalıyız.

Ülkemizde gerçekten de çok iyi tasarımcılar var. Mesela, dünyanın en prestijli tasarım yarışmalarında, Amerika Birleşik Devletleri'nin ardından en fazla ödül kazanan 2'nci ülke konumundayız. Bireysel tasarımcılarımızın bu başarısı, insan kaynağı potansiyelinin yüksekliğine işaret ediyor. Ancak bu bireysel başarılara, sistematik bir hüviyet kazandırmalıyız. Tasarımı, bireylerin münferit başarısının ötesine geçirmeli, sanayimizin bir kültürü ve alışkanlığı haline getirmeliyiz. Bizler, bu ülkenin tasarımcılarına güveniyoruz.”

Tasarıma yönelik faaliyetlerde temel alınan, Tasarım Konseyinin de en önemli çıktılarından biri olan Tasarım Strateji Belgesi ve Eylem Planında yer alan çok önemli eylemlerin, yakın zamanda hayata geçirildiğine dikkat çeken Bakan Yardımcısı Çelik, Ar-Ge Reform Paketi’nde yer alan yeniliklerden söz etti.

Bu paketle, 10 tasarımcı çalıştıran Tasarım Merkezleri'nin Ar-Ge Merkezleri'nin yararlandığı destek ve muafiyetlerden yararlanmasının sağlandığını, teknoloji geliştirme bölgelerinde yapılan tasarım faaliyetlerinin destek kapsamına alındığını, Ar-Ge ve tasarım çalışmalarını sipariş yoluyla yapan firmalarımızın da vergi indiriminden yararlanmasının önünün açıldığını anlattı. Tasarım yarışmalarında sergilenen tasarımların tescil giderlerini destekleyecek mekanizmanın da yakında uygulamaya koyulacağı müjdesini verdi.

Bakan Yardımcısı Çelik,Sınai Mülkiyet Yasa Tasarısında yer alan tasarımlara yönelik getirilen yeniliklerden de bahsederek, tasarının Ekim-Kasım aylarında yasalaştırılmasının hedeflendiğini söyledi.

Türk Patent Enstitüsü’nün sekretaryasını yürüttüğü Türk Tasarım Danışma Konsey’i toplantısına, Türk Patent Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Habip Asan ve TPE yetkilileri ile diğer üye kurum/kuruluş temsilcileri katılım sağladı.

Toplantının ilerleyen bölümlerinde, 2016 yılının ilk yarısında tasarım alanında yaşanan gelişmeler, Tasarım Strateji Belgesi ve Eylem Planında (2014-2016) yer alan eylemlere ilişkin gelişmeler ile Haziran ayında gerçekleştirilen Tasarım Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2017-2019) Arama Konferansı’nın çıktılarının değerlendirilmesi yapılarak, tasarım politikaları ile ülkemizdeki uygulamalar ele alındı. 

Türk Tasarım Danışma Konseyi'nin 23 Aralık 2015 tarihinde gerçekleştirilen 13. Toplantısında alınan karar doğrultusunda, 2017-2019 yıllarını kapsayan yeni Strateji Belgesi için çalışmalar başlatılmıştı. 

Strateji Belgesinin ana çerçevesi, vizyonu, hedefleri ve faaliyetleri, Haziran 2016’da tüm paydaşların katılımıyla gerçekleştirilen "Tasarım  Strateji  Belgesi Arama Konferansı" ve Temmuz 2016 ‘da gerçekleştirilen komite toplantıları sonucunda belirlendi. 

Strateji Belgesinin, Tasarım Konseyinin bir sonraki toplantısında görüşülerek nihai hale getirilmesinin ardından Yüksek Planlama Kuruluna sunulması planlanıyor. 

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanının başkanlığında çalışmalarını yürüten Tasarım Konseyinde kamu kurumları, sivil toplum kuruşları ve tasarım alanında faaliyet gösteren meslek kuruluşları üye olarak yer alıyor.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Türkiye "Turkey Loves Indies" İle Bağımsız Oyun Geliştiricilerinin Yanında!

$
0
0

Ülkemiz, dünyanın her yerindeki bağımsız oyun geliştiricilerine hayallerindeki oyunu geliştirme fırsatını sunuyor. Bu seneki Gamescom Fuarı'nın partner ülkesi olarak küresel dijital oyun sektöründeki yerini sağlamlaştıran Türkiye, dünyanın her yerindeki bağımsız oyun geliştiricilerinin yararlanabilecekleri Turkey Loves Indies kampanyasını duyurdu.

Türkiye Oyun Geliştiricileri Derneği (TOGED) ve Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı (TYDTA) işbirliği ile hazırlanan kampanya "www.turkeylovesindies.com" web sitesinin yayına girmesiyle hayata geçti. Geliştiriciler Türkiye’deki oyun geliştirme fırsatlarını ve geliştiricilere verilen destekleri bu adresten öğrenebilecekler.

Türkiye’nin bağımsız oyun geliştiricilerine verdiği güçlü desteğin tüm dünyada duyulmasına hizmet edecek kampanyada TOGED ve TYDTA’nın yanı sıra ODTÜ Teknokent ve Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği (Turkish Electro Technology - TET) de destekleriyle yer alıyorlar.

Turkey Loves Indies, dünyanın her yerindeki bağımsız oyun geliştiricilerine hayallerindeki oyunu yaratma şansını vermeyi ve ülkemizde bağımsız geliştiricilere verilen destekleri vurgulayarak diğer ülkeler için bir örnek teşkil etmeyi hedefliyor.

Geliştiriciler siteyi ziyaret ederek, ülkemizdeki oyun geliştirme fırsatları hakkında bilgi alabilecek ve Türkiye’deki pek çok kuruluşun bağımsız oyun geliştiricilerine sunduğu kapsamlı destekler ile bu destek programlarından nasıl faydalanabileceklerini öğrenebilecekler.

Kampanyanın daha geniş kitlelere duyurulması amacıyla gamescom 2016’nın partner ülkesi olan Türkiye, gamescom öncesi gerçekleşecek iki organizasyonun da sponsorluğunu üstlendi. Bunlardan ilki, her yaştan oyun geliştirme meraklılarını bir araya getiren Respawn, diğeri ise profesyonel oyun geliştiricilerine yönelik Game Developers Conference (GDC) Europe.

Turkey Loves Indies kampanyasıhakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.turkeylovesindies.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi bağımsız oyun geliştiricilerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


Dördüncü Sanayi Devrimi Kitabı TBV’nin Katkısı ile Türkiye’de!

$
0
0

Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşmesi kapsamında 20 yıldır önemli çalışmalar yürüten Türkiye Bilişim Vakfı (TBV), Davos’un kurucusu ve lideri Prof. Klaus Schwab’ın“Dördüncü Sanayi Devrimi” isimli önemli eserini Türkçe’ye çevirterek ülkemizde de yayımlanmasını sağladı.

Dördüncü sanayi devriminin ne olduğu, neler getireceği, bizi nasıl etkileyeceği ve onu ortak yarara yönlendirmek için neler yapılabileceğini anlatan bu önemli eser, geleceğe ilgi duyan ve değişimin fırsatlarını dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için kullanmaya çalışanlara hitap ediyor.

Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı yaptığı kısa açıklamada Davos 2016 ana gündeminin “Sanayi 4.0” olarak ilan edilmesine dikkat çekerek, “Sanayi 4.0 insanlık tarihinde rastlanmadık ölçüde bütün dünyayı etkileyecek bir süreç olacak. Bu sürece ayak uydurabilecek kişiler, kurumlar ve ülkeler ayakta kalabilecek ve rekabet edebilecek. Veri-bilgi üretimi ve analiz sistematiğini geçen yüzyıllarda kuran bugünün gelişmiş toplumları, Sanayi 4.0 denilen bu duruma ayak uydurmakta zorlanmıyor. Esas sorun, gelişmekte olan ülkelerin ve Türkiye’nin buna nasıl uyum sağlayacağı... Hükümetimize çok büyük sorumluluk düşüyor. Bilgi toplumu, sanayi ve ileri teknoloji siyaseti stratejilerini doğru saptamak, layıkıyla uygulamak ve bunu denetlemek kritik önem taşıyor. Bütün bu nedenlerle, Davos’un kurucusu ve lideri Prof. Klaus Schwab’ın Sanayi 4.0 hakkında yazdığı kitaba, konuya ilgi duyan herkesin kolayca ulaşmasını sağlamayı bir görev bildik” dedi.

Türkiye Bilişim Vakfı hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz http://www.tbv.org.tr/ web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Türkiye'nin En Girişimci ve Yenilikçi 50 Üniversitesi Açıklandı!

$
0
0

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu'nda, Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi 2016 sonuçlarını açıkladı. Türkiye'nin en girişimci ve yenilikçi üniversitesi Sabancı Üniversitesi oldu.

Bakan Özlü, "Girişimcilik ve yenilikçilik konularının Türkiye'nin en hayati gündem maddeleri arasında olduğunu düşünüyoruz. Girişimcilik ruhunu ve yenilikçilik kültürünü geliştirme noktasında da en çok üniversitelerimize güveniyoruz." dedi.

Türkiye'nin en büyük 10 ekonomiden biri olması için kurumların da dünya çapında lider kurumlara dönüştürülmesi gerektiğini vurgulayan Özlü, özellikle üniversitelerin, dünya çapında bilim yapılan ve teknoloji üretilen merkezler haline getirilmesi gerektiğini vurguladı.

Hükümet olarak üniversitelere çok büyük bir önem verdiklerini dile getiren Özlü, "Bu nedenle, Türkiye'nin bütün şehirlerine üniversiteler kazandırdık. Üniversitelerimizin fiziki imkanlarını ve araştırma altyapılarını güçlendirmek için çok önemli çalışmalar yaptık. Yürüttüğümüz çalışmalarda, hem akademisyenlerimize hem de öğrencilerimize yönelik birçok önemli destek ve kolaylığı hayata geçirdik. Özellikle de üniversite-sanayi iş birliği güçlendirecek çalışmalara ağırlık verdik. Zira Türkiye'nin ekonomik ve sosyal hedeflerine ulaşması için rekabetçi ve yenilikçi bir reel sektör oluşturmamız gerekiyor." diye konuştu.

Özlü, girişimcilik ve yenilikçilik konularının, Türkiye'nin en hayati gündem maddeleri arasında olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

"Girişimcilik ruhunu ve yenilikçilik kültürünü geliştirme noktasında da en çok üniversitelerimize güveniyoruz. Üniversitelerimizin sanayicilerimizle daha fazla iş birliği yapmalarını amaçlıyoruz. Üniversitenin kapısı sanayiciye, sanayicinin kapısı da üniversitelere açık olmalı. Üniversite, sanayicinin ihtiyaç duyacağı bilgiyi üretmeli. Sanayici, sorunlarını aşmak için üniversiteye başvurmalı. Yine akademisyenlerimiz, sanayinin içinde bulunmalı. Zira sadece üniversitede, sınıflarda, laboratuvarlarda çalışarak, ekonomik ve sosyal faydaya dönüşen nitelikli bilgi üretilemez."

Bakan Özlü, üniversite mezunu gençlerin girişimci ve yenilikçi bireyler olmasında da üniversitelere önemli bir sorumluluk düştüğünü belirtti.

"En Başarılı Üniversiteyi Ortaya Koymuyor"

Faruk Özlü,Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi’ne ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

"Beş yıl önce başlatılan endeks çalışmaları, bugün başta üniversitelerimiz ve öğrencilerimiz olmak üzere kamuoyu tarafından merakla beklenen bir sıralamaya dönüştü.

Şunu vurgulamam gerekiyor, bu endeks, üniversitelerin eğitim kalitesine göre sıralandığı bir liste veya en başarılı üniversiteyi ortaya koyan bir sıralama değildir. Bu endeks kapsamında dikkate alınan, sadece ve sadece üniversitelerin girişimcilik ve yenilikçilik performanslarıdır.

Artık üniversitelerimiz için girişimci ve yenilikçi olmak, bir tercih meselesi değil, bir zorunluluktur. Biz de bu endeksi açıklayarak, üniversitelerimizi bu alanlara teşvik ediyoruz. Her üniversiteye, kendi durumunu diğerleriyle mukayese etme imkanı veriyoruz. Üniversitelerimize adeta bir ayna tutuyor, girişimcilik ve yenilikçilik alanında neyi doğru ve neyi yanlış yaptıklarını kendilerine gösteriyoruz.

Geride kalan yılların sıralamalarına baktığımızda şunu görüyoruz, bütün üniversitelerimiz, doğru adımları attıkları ve bu adımlarında ısrar ettikleri takdirde endekste yer buluyorlar."

Özlü'nün verdiği bilgilere göre, bu yıl endeks sıralamasına, öğretim üyesi sayısı 50'nin üzerinde olan 152 üniversite dahil edildi. Endeksin veri toplama sürecine 221 kurum katkı sağladı.

Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi 2016 sonuçlarına göre ilk 50 üniversite şöyle:

En girişimci ve yenilikçi 50 üniversite

1-Sabancı Üniversitesi

2-Orta Doğu Teknik Üniversitesi

3-İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi

4-İstanbul Teknik Üniversitesi

5-Boğaziçi Üniversitesi

6-Koç Üniversitesi

7-Gebze Teknik Üniversitesi

8-Özyeğin Üniversitesi

9-İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü

10-Yıldız Teknik Üniversitesi

11-TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi

12-Selçuk Üniversitesi

13-Ege Üniversitesi

14-Erciyes Üniversitesi

15-İstanbul Şehir Üniversitesi

16-Gaziantep Üniversitesi

17-Hacettepe Üniversitesi

18-Çankaya Üniversitesi

19-Atılım Üniversitesi

20-Anadolu Üniversitesi

21-Gazi Üniversitesi

22-Ankara Üniversitesi

23-Abdullah Gül Üniversitesi

24-Uludağ Üniversitesi

25-Sakarya Üniversitesi

26-Dokuz Eylül Üniversitesi

27-Yeditepe Üniversitesi

28-Çukurova Üniversitesi

29-İzmir Ekonomi Üniversitesi

30-İstanbul Üniversitesi

31-Akdeniz Üniversitesi

32-Mersin Üniversitesi

33-Kocaeli Üniversitesi

34-Pamukkale Üniversitesi

35-Süleyman Demirel Üniversitesi

36-Bahçeşehir Üniversitesi

37-Fırat Üniversitesi

38-Karadeniz Teknik Üniversitesi

39-Yaşar Üniversitesi

40-Marmara Üniversitesi

41-Bursa Teknik Üniversitesi

42-Gaziosmanpaşa Üniversitesi

43-Okan Üniversitesi

44-İstanbul Bilgi Üniversitesi

45-Kadir Has Üniversitesi

46-Dumlupınar Üniversitesi

47-Türk Hava Kurumu Üniversitesi

48-Atatürk Üniversitesi

49-Başkent Üniversitesi

50-Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Girişimci Dostu Ofis Modelleri İle İş Kurmak ve Yönetmek İşten Bile Değil

$
0
0

Son yıllarda ülkemizde giderek büyüyen sanal ofis ve hazır ofis sektörü; girişimcilere sunduğu düşük maliyetli ve yüksek kaliteli hizmet getirisiyle artık bir trend haline gelmiş durumda.

Minimum kira, maksimum verimlilik sağlayan ücretsiz operasyonel hizmetler, tam teknik donanım, profesyonel kurulum ve iş prestiji sağlayan merkezi adresler sayesinde size kalan tek şey işinizi veya girişiminizi pazarlamak ve satmak.

Deskmag.com verilerine göre dünyada coworking sektöründe, son 5 yıl içinde yaklaşık %300 artış görüldü. Türkiye’de de hızla büyümekte olan sektörde bugün küçüklü büyüklü yaklaşık 100 şirket bu alanda hizmet vermeye devam ediyor.

Çok lokasyonlu bir ofis girişimi olan eOfis sektörün öncülerinden olup 2011 yılında başladığı şubeleşme atılımını bugün de sürdürüyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Gaziantep’te her biri merkezi lokasyonlarda ve seçkin plazalarda olan 17 profesyonel ofis alanını yönetiyor. Farklı büyüklükte, çok çeşitli sektörlerden şirketlerin bu yeni ofis modellerine gösterdiği talep ve tüm dünyada yerleşen daha mobil ve özgür çalışma fikri, yenilikler ve gelişim yönünde sektöre itici bir güç olmaya devam ediyor.

Hazır Ofis, Sanal Ofis ve Coworking (Ortak Ofis)özellikle iş kurmak isteyen girişimci ve startupların, küçük işletmelerin ve yurtdışı temsilciliklerin tüm dünyada tercih ettiği çağın ofis modelleri olmakla birlikte, yaptığınız işe ve bütçenize göre tavsiye ediliyor.

Kendinize ait özel bir odada çalışmak istiyorsanız Hazır Ofis üyeliği, ‘Ofisim her yerde’ esnekliğiyle tüm eOfis lokasyonlarında çalışma masası kullanımı için Coworking, ofis kullanmıyorsunuz ama prestijli bir iş adresine ihtiyacınız varsa Sanal Ofis üyeliği gibi… Yatırım yok, aidat yok, stopaj yok. Yani risk yok. Esnek sözleşmeler ve kullandığın kadar öde sistemi ile iş insanlarına her türlü kolaylığı, profesyonel altyapı ve kurulumla birlikte sağlıyor. Ayrıca siz ofiste olmasanız da ofisiniz profesyonel bir ekip tarafından yönetilmeye, çağrılarınız ve posta kargolarınız karşılanıp aktarılmaya devam ediyor.

Yeni ofis modelleri iş kuranlar için ofis yönetmeye ayrılan işgücünü, zaman kaybını ve işletme giderlerini ortadan kaldırırken, profesyonel kurulum ve maliyetler ile de rekabette avantaj sağlıyor.

eOfis hakkında detaylı bilgi edinmek isterseniz www.eofis.com.tr web adresini ziyaret edebilir, 0212 465 62 22 nolu numara ve  eofis@eofis.com.trüzerinden eOfis yetkilileri ile iletişime geçebilirsiniz.

Haberimizi ofis ihtiyacı bulunan girişimci okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Bilişim Zirvesi “Dijital Evrim ile Endüstri 4.0” Ana Temasıyla 22-23 Kasım’da!

$
0
0

Bilişim Zirvesi’16 - ICT Summit etkinliği bu yıl“Dijital Evrim ile Endüstri 4.0” ana temasında ve “Kaçış Yok!” mottosu ile 22-23 Kasım tarihlerinde İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek.

2000 yılından bu yana iş dünyası, devlet, siyasiler, akademisyenler, girişimciler ve yatırımcıları bilişim dünyası profesyonelleriyle buluşturan Bilişim Zirvesi’16 – ICT Summit etkinliği bu yıl 22-23 Kasım tarihlerinde İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek.

Uluslararası kimliği, köklü, güçlü, özgün ve zengin içerikli yapısıyla alanındaki en önemli platform olan Bilişim Zirvesi’nde bu yıl “Dijital Evrim ile Endüstri 4.0” ana temasında, “No way out! (Kaçış yok)” mottosu işlenecek. Zirvede dijital evrimin yol haritası oluşturulurken, Endüstri 4.0 dalgasını yakalamanın ipuçları da masaya yatırılacak.

Bilişim Zirvesi’16 bu yıl, bireyler, şirketler ve ülkeler olarak dijital geleceğe nasıl hazırlanmamız ve bu geleceği nasıl karşılamamız gerektiği konusunu işleyecek. Etkinlikte bilişimi yaşamının önemli bir parçası yapan tüm birey ve kurumlarla birlikte dijital evrim süreçlerinde endüstri 4.0 içerisinde var olmayı amaçlayan kapsamlı bir içerik ve 100’ü aşkın önemli konuşmacı ile sunuyor.

Bilişim Zirvesi’16 - ICT Summit'te Ele Alınacak Konular

  • Teknoloji Platformları,
  • Sosyal Buluşma Platformları,
  • Forumlar,
  • Atölyeler,
  • Özel Proje konuları

Özel Tema Projeleri olarak;

  • Türkiye'nin yeni çıkış yolu: Endüstri 4.0 ile gelen Yeni Ar-Ge ve İnovasyon Anlayışı,
  • Dijital İstanbul’da Dijital Yaşam ve Maddenin Dijitalleşmesi konuları,

Forumlar; Yeni Nesil Telekomünikasyon ve Dijitalleşmede C Level,

Teknoloji Platformları olarak da;

  • Büyük Veri ve Bulut Çözümlerinde Cognitive ile Yapay Zeka Algoritmaları,
  • Açık Sistem Dünyasında Ulusal Savunma Stratejileri,
  • Dijitalde Siber Güvenlik 4.0,
  • Dijital Tıp Devrimleri,
  • Finans ve Ödeme Sistemleri,
  • Perakende Sektöründe Dijitalleşme,
  • ERP Çözüm Süreçleri,
  • Dijital Topluma Evrilmek,
  • Dijital Kazançlar,
  • Mobil Dünyada Dijital İnovasyon,
  • Entegre Dijital Pazarlamanın Dinamik Yapısı,
  • IoT ve M2M’e Hazırlık olarak Gömülü Sistemler,
  • Yeni Nesil Kentler,
  • Akıllı Kentsel Dönüşüm

başlıkları altında işlenecek.

Dijital Çağın Kadını, Dijital BT İş Birliğinde Malezya, TBD ile başlıkları altında işlenecek ve CRM Operasyonlarında Endüstri 4.0 başlıkları da yine zirve çerçevesinde katılımcıları bekleyen diğer konular.

Design Awards yarışma sonuçlarının da bir törenle açıklanacağı Bilişim Zirvesi’16 - ICT Summit etkinliği hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.bilisimzirvesi.com.tr web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi bilişim sektöründe faaliyet göstren okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Dünya Mobilleşiyor 2020’de Her İki Kişiden Biri Esnek Saatlerde Çalışacak!

$
0
0

Araştırma şirketi e-Marketer’ın yayımladığı rapora göre, 2018 yılında dünya nüfusunun yüzde 48,2’si internete erişebilecek. Mobil çalışma eğilimin giderek arttığı dünyada kurumlar ve çalışanlar, kendilerini rahat hissettirecek ve özgür kılacak iletişim kanallarını tercih ediyor.

Unify tarafından yapılan araştırmaya göre, 2016 itibariyle dünyadaki toplam çalışan sayısının yüzde 37,2’sini mobil çalışanlar oluşturuyor. 2020 yılında ise işgücünün yüzde 50’sinin esnek çalışma sistemine geçeceği öngörülüyor. Araştırmada, beş yıl içerisinde toplantıların yüzde 94’ünün internet ortamında yapılacağı tahmin ediliyor. Esnek ve mobil çalışma eğilimi, dünya çapında giderek yaygınlaşıyor. İşletmeler, bu yeni çalışma sistemine ayak uydurmak için başta teknoloji ve insan kaynakları departmanları olmak üzere yatırım yapıyor.

Haftada 28 Saatimizi E-mail Kontrolü İçin Harcıyoruz

McKinsey Global Institute tarafından yapılan araştırmaya göre, bir çalışan haftalık çalışma saatinin yüzde 28’ini e-postalarını kontrol etmekle geçiriyor. The Radacati Group’un yaptığı başka bir araştırmaya göre ise çalışanlar, günde ortalama 121 adet e-posta gönderip alıyor. Gereksiz e-posta trafiği, verimliliği düşürdüğü kadar, ciddi ölçüde zaman israfına da neden oluyor. İletişim yazılımları ve servisleri sunan Unify; iki yılı aşkın süreç sonunda milenyum kuşağının da içinde olan 1.000’den fazla kullanıcının geri beslemelerini dikkate alarak “Circuit” uygulamasını geliştirdi. Uygulama, e-posta kalabalığını ortadan kaldırıp iletişimi kolaylaştırıyor. Sosyal medya, iş uygulamaları, görüntü, yazışma ve sesli iletişimi içine alan Circuit, her kanaldaki bilgi ve veriyi bir araya getirerek tümleşik iletişimin tüm konforunu kullanıcılarına sunuyor.

KOBİ’ler Kullanıcı Odaklı Çözümleri Tercih Ediyor

Yüksek rekabet koşulları ve hızın hayatımızın önemli bir parçası olduğu günümüzde, mobilite, uzaktan çalışma, sürekli bağlantıda olma ihtiyacı, kurumların ve çalışanların kaçınılmaz bir gerçeği. Bu ihtiyaçlara cevap verebilen, kolay mesajlaşma olanağı sunan, kullanıcı durum bilgisinin görülebildiği, tek bir tıkla masa üstü paylaşımın gerçekleşebildiği, anlık veya planlı video, sesli konferans olanağı sunan tümleşik iletişim uygulamalarına duyulan gereksinimin giderek artıyor.

Artık Mobil Dünyanın Kuralları Geçerli

Unify’ın 160 yılı aşkın yenilikçi yaklaşımı ve Ar-Ge gücü ile Fortune Global 500 listesindeki şirketlerin yaklaşık yüzde 75’ine tümleşik iletişim çözümleri sağladığına dikkat çeken Unify Türkiye Ülke Müdürü Erda Tütüncüoğlu, mobil çalışma eğilimine ilişkin şu bilgileri verdi: “Artık mobil bir dünyada yaşıyoruz. Bu yeni dünyada daha şeffaf, insan odaklı, çalışanların hayatını kolaylaştıran, bireyleri daha üretken kılan ve zaman tasarrufu sağlayan çözümler tercih ediliyor. Unify olarak yaptığımız araştırmalar ile çözümlerimizi bu eğilime göre belirledik. Amerika ve Avrupa’dan sonra Circuit Türkiye’de hizmete sunulacak. Kullanıcılar bu uygulamayı istenilen işletim sisteminde ve cihazda sorunsuz şekilde kullanabiliyor. Bu uygulamada tüm mesajlar tek bir noktada birleşiyor. Ekip çalışanları, arkadaşlarının bulunduğu zaman dilimini görebiliyor, kullanıcının o anki ayarlarına göre uygun veya meşgul olup olmadığını anlayabiliyor.”

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Viewing all 209 articles
Browse latest View live